|
|
|
|
Ayrılık da sevdaya dahil ayrılanlar hâlâ sevgili
Onu deli divane sevmiş, aşkına inanmıştınız ama terk edildiniz... Yakıcı bir özlem, yıkıcı bir acı, karşı konulmaz bir görme arzusu, bastırılamayan öfke, sevgi... Peki, doğru yolda mısınız? Uzmanlar şöyle diyor: "Sevmenin insana yakışır taraflarından birisi de; yitirdikten sonra bunun yasını tutabilmek, hatta doya doya ağlayabilmektir"
Aşkı yaşamak ne kadar güzel olursa olsun, onu kaybetmek de mümkün, terk edilmek de... Şöyle bir etrafınıza baktığınızda, gözü yaşlı birçok kadın ve gözyaşlarını içine akıtan birçok erkek göreceksiniz. Hepsi de aradıkları aşkı bulup, ona tutunmuşlar ama 'elde var sıfır' ile yüzleşmişler. Terk edilmenin dayanılmaz ağırlığını atlatabilmenin formüllerini almak üzere, International Hospital'dan Psikiyatri Uzmanı Dr. Ali Ayas'a sorduk:
Terk edilen kişi ne gibi duygular yaşar? Ayrılıktan sonra geçirilen psikolojik evreler bir yakınımızın kaybından sonra yaşanan durumlara benzetilebilir. Terk edilen kişi, az çok aynı "kayıp duygusu" ve aynı "yas" sürecini yaşar. Kişi önceleri olanlara inanamaz ve bir şaşkınlık hali içindedir. Sonraları bu duygu öfkeye dönüşür ve kendiyle pazarlık devresi başlar. Terk eden kişinin adını duymaya bile tahammül edemez. O kişinin beğenmediği yanlarını abartır, büyütür. O kişiye karşı yaşadığı eski kırgınlıkları hatırlar. "Acaba şöyle davransam ayrılmaz mıydık?" gibi sorularla zihni sürekli meşguldür. O kişiyle tekrar bir araya gelme olasılığının olmadığını anladıkça acısı derinleşir, hissedilen yalnızlık ve çaresizlik duyguları artar.
İlişkiler mutlaka sevgi tükendiği için mi biter? Ayrılıktan sonra yaşanan bu dönem aslında her iki taraf için de zorlu bir süreçtir. Uzun süreli ilişkiler tarafların ileriye yönelik olarak birbirlerine ruhsal yatırımlar yaptıkları, belki de evlilik planlarının yapıldığı ilişkilerdir. Ayrıca, uzun süreli ilişkilerde günlük hayatın bütün alışkanlıkları paylaşılır, iki aşık aynı zamanda iyi iki dost ve birer yol arkadaşı olmuştur. Böyle bir ilişkinin kaybı, hem sevgilinin hem de yegane yol arkadaşının kaybıdır ve kişide onarılması zor bir yara bırakır. Bu türden ayrılıklarda "kayıp duygusu" daha derin şekilde yaşanır. Kişi kendini, bu dünyada hiç olmadığı kadar yalnız hisseder. Unutmamalı ki; hiçbir ilişki sevgi tamamen tükendiği için bitmez. Sevgi devam ettiği halde terk edilmek, ayrılık acısını daha da artırır.
Ayrılık acısını dindirmek için ne yapılabilir? Nasıl iyi bir ilişkiden söz ediyorsak, iyi bir ayrılıktan da söz etmek mümkündür. İlişkiye ait hesaplaşmaların yapıldığı, ayrılık nedeninin her iki tarafça da açıkça konuşulabildiği durumlarda, iyi bir ayrılığın da adımları atılmış demektir. Bu dönemde yukarıda sözünü ettiğimiz evreler, herkeste birebir aynı sırayla olmasa bile, yaşanmaya başlar. Bu dönemlerde, ayrılık acısını artırmamak gerekir. Bu nedenle, ayrılınan kişiyle karşılaşma, ona ulaşma, iletişim kurma gayreti aslında bu yarayı tekrar kanatmanın dışında bir işe yaramaz. Ayrılık sonrası dönemde alkolden, uyuşturucu veya uyarıcı gibi keyif vericiler kullanmaktan veya uzman bir hekime danışmadan kendi kendine çeşitli ilaçlar kullanmaktan kaçınmak gerekir. Bunların yerine, yakın dostlarla dertleşmek, iş veya hobilere daha fazla zaman ayırmak, günlük hayata geri dönmeyi kolaylaştırır.
Ayrılık acısı mutlaka uzman yardımı gerektirir mi? Ayrılık acısı yaşayan herkesin mutlaka profesyonel yardım almasına elbette gerek yoktur. Ancak kişi neredeyse bir saplantı şeklinde, sürekli ve uzun süreli olarak bu konuya takılıp kaldıysa, günlük hayatını sürdürememek tehlikesi ile karşı karşıyaysa, profesyonel yardım alması gerekebilir. Bazen ayrılıkları takiben kişilerde ciddi depresyonlar ortaya çıkabilir. Bu gibi durumlarda da yaşanan depresyonun tedavisi için mutlaka bir psikiyatriste başvurulmalıdır.
Kadın ve erkeğin ilişkiyi bitirdikten sonra arkadaş kalması mümkün mü? Genelde birçok ilişkinin bitişinde, neredeyse bir klişe olarak, arkadaş kalma isteği dile getirilir. Bu isteği, yaşanacak "kayıp" duygusunu ve dolayısıyla karşılaşılacak ayrılık acısını azaltmaya yönelik olumlu bir temenni olarak yorumlamak gerekir. Ancak, daha önce de belirttiğim gibi, taze bir ayrılıktan sonra o kişiyle sık sık görüşmeye devam etmek ve ona karşı arkadaş gibi davranmaya çalışmak, taze ayrılık yarasını tekrar kanatmaktan başka bir işe yaramaz. Bu davranış bazen kişilerin daha da öfkelenmesine ve karşısındakine karşı kırıcı olmasına yol açar. Ruhsal dünyamızda o kişinin "sevgili" hayali tamamen soluklaşmadan, bunun yerine arkadaş hayalini oluşturmamız mümkün değildir. Ayrılık ve sonrasındaki evreler tamamlandıktan sonra, elbette kişiler hâlâ istiyorlarsa, arkadaş olmaya çalışabilirler.
Biten bir ilişkinin hemen ardından yeni bir ilişkiye başlamak ne kadar doğru? Ayrılık acısını yeni bir ilişkinin azaltacağını sanmak aslında bir yanılgıdır. Yani "aşk"ta çivi çiviyi sökemez. Genellikle yalnız kalmaktan korkan kişilerin başka biriyle avunma isteğiyle veya karşısındaki ve çevresindekilere terk edenden daha iyisini bulabileceğini göstermek gibi bahanelerle hemen yeni bir ilişkiye başlanır. Ancak bir sevgilinin yasını tutmadan, yerine bir başka sevgiliyi koyabilmek, aşkın doğasına aykırıdır. Eğer böyle bir yerine koyma mümkün olabiliyorsa, zaten önceki aşkın gerçekliğinden de şüphe edilebilir. Birisini sevmenin insana yakışır taraflarından biri de; yitirdikten sonra bunun yasını tutabilmek, hatta doya doya ağlayabilmektir. Ayrılıklar hakkını vererek yaşanmalıdır ki, bir sonraki ilişki daha iyi yaşansın. Ayrılıktan gerekli ders ve olgunluğu çıkaramadan kurulacak yeni bir ilişki, arkada bırakılan ilişkinin tüm zaaflarını da üzerinde taşımak zorunda kalacaktır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|