|
|
İhtiyaçtan değil, kendinizi bütünlemek için aşık olun
İnsanlar her yaşta aşık olsa bile, bunun biçimi değişebiliyor. "Önemli olan; kendi kendine yetememekten ve yalnız kalmaktan korkmadan aşık olabilmek" diyor, uzmanlar. Aslında; 'aşkı değil, gerçek sevgiyi arayın' önerisinde bulunuyorlar. Çünkü aşk bitse bile, sevgi asla bitmiyor...
Aşk kimine göre tutku, kimine göre bağımlılık, kimine göre ise; bir tür hastalık. Aşkın ideal bir tanımı var mı? Aşkın yanıtı da, felsefesi de binlerce kurama dayanıyor. Aşkın tek bir tanımı olmadığı gibi, kesin biçilmiş bir ömrü de yok. Aşka ömür biçenler, üç yıl da diyor, bir ömür de. Ama aşkın ölümsüz olduğuna inanan romantiklerin sayısı da bir hayli fazla. Hani bazen yüreğinizi burkan, içinizi daraltan, bazen de sizi mutluluktan havalara uçurtan, üzüntüden yerlere vuran aşkı, uzmanlara sorduk. Psikologlar ve psikiyatristler, aşkın var olduğunda, hem de çok faydalı olduğunda birleşiyorlar. Bu yazı dizimizde, beş gün boyunca, aşkın beş ana başlık altında topladığımız hallerini inceleyeceğiz. Danıştığımız uzmanlar, aşkın evrelerini, aşka aşık olmayı, aşkın bağımlılığını, aldatma ve aldatılmayı ve hüsranla biten aşkın ardından yeni bir aşka yelken açmaya dair fikirlerini bizimle içtenlikle paylaştı. Bu yazı dizisi, evlilik kurumunu değil, kadın erkek ilişkilerini, kadın ile erkeğin arasındaki aşkın her halini mercek altına aldı. Unutmayın ki, burada, evlilikteki eş ilişkisi değil, partner olma halindeki aşk ilişkisi hakkında bir tür rehberlik hizmeti vermek istedik. İstedik ki, aşkınızı bu satırlarda bulun, bu satırlarda keşfedin, bu satırlarda anlayın. Tek yapmanız gereken; aşkınıza bağımlı olmadan, paylaşmanın tadına varmak. Gerçek mutluluk burada... Bizden söylemesi...
Aşık olmanın evreleri var mı? Neye göre ve nasıl aşık oluyoruz. Bütün bu soruların cevaplarını bulmak için Psikiyatrist ve Evlilik Psikoterapisti Doç. Dr. Armağan Samancı'ya danıştık. Aşkı, 'kendi iç dünyamızın aradığını bulması' olarak tanımlayan Doç. Dr. Samancı'ya göre, aşk iç dünyamızda bebeklikten başlayan bir süreç içinde gelişiyor. Partner ilişkileri konusunda çok tecrübeli olan Doç. Dr. Samancı, aşkın evreleri, fizyolojik ve psikolojik yanı ile ilgili sorularımızı yanıtladı:
Aşık olduğumuzda ne gibi değişiklikler yaşıyoruz? Aşık olunan; 'aranandır', 'aranana benzetilendir' ya da 'aranılan diye kendi aldatımız'dır. Aşk her duygu değişimi gibi beyin biyokimyamızı da değiştirir. Bu değişime bağlı olarak, insanlarda mutluluk, rahatlık, huzur ve güven yaratır. Fizyolojik olarak insanları motive eder ve performanslarını artırır. Ayrıca; otonomik sinir sistemini de canlandırır, yani heyecanı artırır. Bu yoğun duygu, her haz veren madde gibi bağımlılık yaratıcıdır.
"Ben asla aşık olmam" sözü ne kadar doğru? Ya da böyle bir yaklaşım mümkün olabilir mi? Aşık olmak; birazcık kendini unutmak, ihmal etmek, karşındakine yönelmek duygusu olduğu için, narsisistik yönelimi olan insanlar kendileriyle çok ilgilidirler. Onlar kendilerine aşık oldukları için kimseye kapılmazlar. Çok duyarsız oldukları için, aşık olmayı daha çok karşılarındaki kişiye boyun eğmek olarak algılayabilir, aşkı yaşayamayabilirler. Onlar kendilerine aşık etmeyi tercih eder.
Her gördüğüne aşık olan insanlar var. Bu, ne kadar mümkün? Bir insan aynı anda iki kişiyi sevebilir mi? İnsanlar her seferinde birine aşık olur. Çünkü birinde yoğun bir duygu yaşamak, diğerlerine olan duyguyu geriye atar. Çok nadirdir; iki kişiye birden aşık olmak. Bu durum genelde bir aşkın artık zamanla ilk heyecanını yavaşlatan döneminde olabilir. Bir grup insanın sık aşık olması, onların yakaladıkları ilk duyguyu devam ettiremeyip, hep yenide aramalarındandır. Bu da genelde, çocukluğumuzda aşık olunan bir değil de, birden fazla objenin olmasındandır. Aşk, 'aradığımızı bulma' olduğundan, önceden aşık olunmayan insanda, birtakım öğeleri yakaladığımızda, sonradan ona aşık olabiliriz. Özellikle duygusal boşluğun olduğu anlar, bu oluşumu hızlandırır. Mesela, yaz aşklarının nedeni; doğanın rahatlatıcı etkisinin yarattığı coşkunun kolaylaştırıcı etkisidir. İnsanlar yaz aylarında kendilerini daha rahat ve canlı hissederler. Bu, güneş ışığının melatonin maddesi üzerinden, beynimizde oluşturduğu bir etkidir. Ayrıca, insanlar duygularını özellikle tatil anlarında daha çok serbest bırakırlar. Bu da, yaz aşklarını kolaylaştırır. Günümüzde stres faktörü, duyguları da, günlük koşuşturma ve yarışın altına gömüyor. Duygu bir zenginliktir. Duygu kaybı ise; bireyi fakirleştirir.
Yaşa göre aşkın evreleri değişiyor mu? Yaş faktörü veya olgunlaşmak, aşkın içeriğini değiştirebilir mi? Tabii ki değiştiriyor. İnsanın 18 yaşındaki duygu durumuyla, 38 yaşındaki hali farklıdır. Deli fişek aşklar, göz karartan sevdalar yerini güven duygusunun hakim olduğu sevgilere bırakır. Her yaşta aşık olunsa bile, bunun biçimi değişebilir. Aşkın tutkusu, heyecanı olmasa bile, sevgi bağı kurulur. Önemli olan; kendi kendine yetememekten ve yalnız kalmaktan korkmadan, yeni başlangıçlar yapabilmek. Ama unutmayın, hayatınızda her zaman birisi olmak zorunda değil. Aşkın evreleri, yaşa göre değişebildiği gibi, aşkın dereceleri de vardır. Bu çok kuvvetli bir cinsel çekim, çok kuvvetli bir beğenme, hoşlanma ya da tutku da olabilir. Belki de erişkin dönemde hedeflenen; gerçek aşkı bulmak değil, gerçek sevgiyi bulmak olmalı.
Aşka bir ömür biçilebilir mi? Aşk genelde ilk üç yıl içinde yavaşça güvene doğru olgunlaşabilir. Güven duygusu ve beraberlik bireyleri bütünleştirir. Bu durumda aşk yoğunluğunu ancak ayrılıkta hissettirir. Problemler ise, ilişkiyi yıpratır ve aşkı devre dışı bırakabilir. Aşkın korunması özen gerektirir. Kendi haline bırakılırsa, beslenemez.
Aşka aşık olanlar için ne söyleyebilirsiniz? Aşkı sürekli değişik insanlarla paylaşmak, sizde alışkanlık haline geldiyse, bu aslında aşka aşık olduğunuz gösteriyor. Oysa sevgi, aşktan çok daha kalıcı bir duygu. Eğer yaşadığınız aşkı sevgiye çevirmeyi başarabilirseniz, ilişkinizin ömrü çok daha uzun olur. Aşık olduğunuz kişiyi sadece 'sevgili'niz olarak görmeyin; o aynı zamanda hem sevgilinizdir, hem arkadaşınız, bazen babanız gibidir, bazen anneniz...
|