Türkiye'nin uzun süredir unuttuğu, kredi derecelendirme kuruluşları bu hafta yeniden ortaya çıktı! Önce Standart&Poor's (S&P) Türkiye'nin döviz ve Türk Lirası (TL) cinsinden kredi notunu bir kademe artırarak, sırasıyla BB ve BB-'ye yükseltti. Dün ise Moodys'in Başkan Yardımcısı Kristin Lindow Reuters'in sorularına verdiği, "Artan cari açıkla gelen kırılganlık maksi-devalüasyona yol açabilir" açıklamasıyla şaşkınlık yarattı. Ancak panik olmadı. Çünkü bunun arkasında birkaç neden yatıyor: Aslında Moody's tarafının Avrupa Birliği (AB) ile aralık ayındaki görüşmelerin sonucu belli olmadan notta bir değişiklik yapmayacağı uzun süredir biliniyordu. Piyasalar bu açıklamayı dikkate almadı. Çünkü, Moody's Türkiye'nin notunu en son 1997 yılında Ba3'ten, B1'e yükseltmişti. O tarihten bu yana sadece görünümde oynayarak değerlendirme yapmıştı. Kuruluş, S&P'ye göre daha muhafazakar davranıyor diyebiliriz. S&P'nin kredi notumuzda en son değişiklik yaptığı 2003 yılının Ekim ayından üç gün önce yaptığı not artırımı ile ortaya ilginç bir durum da ortaya çıktı. İki kuruluşun notları arasında seviye olarak farklılık oluştu. S&P'nin en son artırımı ile Türkiye'nin yatırım yapılabilir ülke düzeyine gelebilmesine 3 kademe kaldı. Oysa Moody's notuna göre bu seviyeye halen 4 kademe var. İki kuruluşun notları arasındaki düzey farklılığı da piyasa oyuncularına 'hangisi doğru?' sorusunu sorduruyor. Ancak ne olursa olsun, Türkiye sonuçta notu artsa da düşse de halen yatırım yapılamaz ülkeler sınıfında yer alıyor. Kısa vadede de yatırım yapılabilir ülke seviyesine çıkma şansı bulunmuyor. Bir ülkenin bu kategoriye girmesi, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının yanında, Pension Fund olarak ifade edilen birçok Emeklilik Fonu'nun Türkiye'ye yönelmesine de olanak sağlayacak. Böylece kısa vade getirileri için Türkiye piyasasına girip, ilk fırsatta çıkan paranın yerine daha uzun vadeli fonlar piyasamıza giriş yapacak. Piyasaların notla ilgili haberleri çok fazla ciddiye almamasının arkasında bu 'daha çok yolumuz var' psikolojisi de yatıyor.
IMF DE ÖNEMLİ Ayrıca kredi derecelendirme kuruluşlarının özellikle, Asya ve Rusya krizlerinde, güven kaybettiklerine de dikkat çekiliyor. Piyasa oyuncuları özellikle iki kuruluş için 'geriden geliyorlar' eleştirilerini sıkça dile getiriyor. getiriyor. Bir banka analistinin 'Zaten bu kuruluşlar ne zaman Türkiye'yi yatırım yapılabilir seviyeye getirirlerse, o zaman her şey tersine dönmüş demektir' benzetmesi de durumu özetliyor. S&P'ye özellikle yurtdışı piyasalardan gelen 'erken not artırdı' eleştirisi de tartışılıyor. Financial Times'e konuşan, Bear Stearns'in stratejisti Tim Ash "Uluslararası piyasalar, S&P'nin Türkiye'nin notunu artırmasının erken olduğuna inanıyor. Bence kuruluş, sonbahardaki ilerleme raporunu görmeliydi" dedi. Oysa S&P'den Konrad Reuss yine FT'ye bu görüşe karşılık, "Bizim temel senaryomuz; bu koşullarda AB'nin Türkiye'ye üyelik müzakereleri için 2005 yılı içerisinde bir tarih vereceği şeklinde. Ve hükümetin IMF ile 3 yıl daha devam etme kararı, yurtdışı piyasalarda olumlu karşılandı" diye konuştu. Oysa Moody's Başkan Yardımcısı Kristin Lindow AB ile tarih alma sürecinin 2-3 yıl süreceğini düşünüyor. İşte bu bakış notlar arasındaki farkı açıklıyor. Tüm bu karmaşa, piyasanın daha çok Türkiye'nin iç dinamiklerine odaklanmasına neden oluyor ve panik yaratılmıyor. Cari açık riski hep gündemde tutuluyor. Piyasaya göre 'maksi(ciddi) bir devalüasyon riski' kısa vadede görünmüyor.