| |
Tıkır tıkır gitmiyor
Şimendiferden gelen deyişlerimiz vardır: İşlerimiz için "maşallah tıkır tıkır gidiyor" deriz. Veya aksilikler için, "İşler rayından çıktı." Galiba bu diyaloglar değişecek artık. Çünkü şimendiferler "örnek olmaktan" çıkıyor. İşler nasıl hemşerim? Valla, tıkır tıkır gitmiyor!.. Kafa kafaya çarpışıyor!.. Kocaeli Tavşancıl'da, iki ekspres kafa kafaya tokuştu! Trenlerin çarpışması sıradan kazalardan değildir. Tıpkı uçak kazaları gibi... Bu tür kazaları, karayollarında, dikkatsizlik veya aşırı hız sebebiyle meydana gelen "kişisel" kazalarla bir tutamazsınız. Trenler çarpışıp duruyorsa, bir şey var demektir iyi gitmeyen!.. Nusret Bayraktar'ın dediğinin tersine "kem gözlerden" başka bir şeyler var demektir. Bizim meslektaşlar yine Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'a yükleniyorlar. "İstifa edecek misiniz?" "Hayır etmeyeceğim!" Bir bakanın istifası için kaç kaza gerektiğini gösteren bir tarife yok! Ama iki ekspresin kafa kafaya tokuşması da "normal bir kaza" değil. Öyleyse başka bir tarafa bakmak lazım. Türkiye'de herkesin bildiği bir teamül vardır. Siyasi iktidarlar, genellikle, bütün kurum ve kuruluşlara kendilerine yakın kadroları yerleştirirler. Biliyorsunuz THY için de benzer iddialar var. Geçen iki yıl içinde, TCDD'ye yeni kadrolar atandı mı? Bu yeni kadrolar, işin akışını olumsuz yönde etkiliyor olabilirler mi? Bakanın bu konuda açıklama yapması gerekiyor. Diyelim, kırmızıda geçen makinist hata yaptı, kazaya sebebiyet verdi. Bu yetmez! Neden hata yaptı? Geri zekalı mı bu makinist? Renk körü mü? Uykusuz mu? Haddinden fazla saat mi çalışıyor? Baskı altındalar mı? Nedir? Bakanın bunları araştırması ve kusur varsa düzeltmesi gerekir. Geçenlerde, THY genel müdürü Abdurrahman Bey bir gazeteye tam sayfa demeç vermişti. Özellikle pilotlar hakkında esip gürlüyordu. "Disiplinsiz, sarhoş ve kurallara uymayan pilotları yakarım" türünden şeyler söylüyordu. Neredeyse, bir pilotun, her hangi şartlarda, bir kararı verirken, genel müdürün telkin ve talimatlarını gözönüne alması gerekiyormuş gibi... Halbuki, böyle bir usul ve teamül bile yoktur. Bırakın kural olsun... Bir uçağın tekerlekleri yerden kesildiği andan itibaren, tekrar piste dokununcaya kadar patronluk kaptan pilottadır. Tüm sorumluluk ondadır. Meteorolojiyi, teknolojiyi, imkanlarını ve kişisel birikimlerini kullanarak, yolcu konforunu da ihmal etmeksizin, "iniş, kalkış ve sair" tüm kararları buna göre verir... Genel müdürün "talimatlarına" göre değil... Cumhurbaşkanı bile karışamaz kaptan pilota... Genel müdürü kızar diye veya hoş karşılamaz diye bir kaptanın, herhangi bir pisti pas geçmesi veya inmek için diretmesini düşünmek bile abestir. Bu örneği, lokal yöneticilerin "konuya hakimiyeti" ve "hakimiyetsizliği" anlamında veriyorum. Tecrübe sensörlerimizde bir yerlerden kırmızı ışık yanıp sönüyor. Bir şeyler ters gidiyor. Lütfen dikkat!
|