|
|
|
|
|
|
Dırdırdır.. Vırvırvır
Kaç kere duydum "Dırdırlanmaaa yaa" laflarını. Hep yakınır şu erkek kısmı çenemizden. Kabul eder miyiz dırdırcılığı? Asla!! Aaa biz 'en melek', 'en masum' değil miyiz yahu? Geçen hafta Emre Aköz'ün dırdır konusuna parmak basması, bana bastı valla. Yani şimdi ne lüzum vardı beni özeleştiriye sevk etmeye. Aköz, Karadağlı'ya danışmanlık yapmış. Arzu Balkan'ın eşini affetse dahi, dırdırıyla hayatını zindan edeceğini söylemiş. Karadağlı'ya şimdiden canını kurtarmasını salık vermiş. Şimdi elalemin derdi bizi niye gersin. Dee, beynimi kemiren soru şu: "Dırdırcı mıyız?". Savunma: Hiç de değiliz. Bizi erkekler bu hale getirdi. Köşeye sıkışınca "Dırdırlanma" demekten başka şey bilmez bunlar. Gerçekleri söylemek ne zamandır dırdır ha? Ha?. Bi kafa şurdan... Küütt! Gerçek: Bir istediğimiz mi var? (daima). Önce mırıl mırıl sokuluruz. Bir tatlıyızdır ki, tadımızdan yenmeyiz valla. Baktık, talebimiz pas geçiliyor sinirleniriz. Sesimiz yükselir kısaca cıyaklarız yani.
HAFIZA SIFIRLANIR MI? Ya da kırıldık, taklaya geldik diyelim (Bkz: Arzu Balkan). Çekip gitmek birinci şık. Ama çekip gitmek sahayı terk etmek demek. Sahaya inmeden maç kazanılmaz ki. Diğeri daha zevkli. Yani kalıp adamı bezdirmek. Kalmanın kalkanı da "Ay çok seviyorum, affettim, o çocuk gibidir... bla bla bla" zırvalamaları. Affedince konunun kapanması gerekir. Biz kapatamayız. Kardeşim biz bilgisayar mıyız ki, tek tuşla 'formatlanalım'. Hiç kadın hafızası sıfırlanır mı? Tövbe tövbe. Dün gece kızlar toplandık, dırdır meselesini masaya yatırdık. Ne zaman dırdırlanırız ve kime? Arzularımız, isteklerimiz geri çevrilirse ya da paşa gönlümüze göre işler gitmezse dırdırlandığımız kesin. Kadınlarda insanların hayatlarına müdahale etme dürtüsü var. Sabah, öğlen, akşam, ikindi, kuşluk... dırdırlanmaya zaman çok. Kime dırdırlanırız sorusunun karşılığı ise tüyler ürpertici. Herkese. Ve en etkin dırdır yolu; karşıdakini gizli gizli yıldırmak. Misal; anneme göre, diyelim ki ha salatadan çıkmış kurt, ha sevgilim. Adama gıcık, susuz boğacak. İlk atışta "Ay fena çocuk değil" der. Daha sonra her konusu açıldığında "Neysee" süslü iç çekmeler, uzaklara dalıp dalıp gitmeler. Sevgilimle en ufak bir problemimde "Zaten ben demiştim..." girişli nutuklar. Dışarı çıkarken hüzünlü hüzünlü süzer. Kısaca yıldırır. Ve ne kadar direnseniz de teslim olursunuz Zaten dırdırın amacı budur ama bir süreci vardır. Slogan şudur: "Hele bir yerimi edeyim, gör bak sana neler edeyim". Siz hiç ilişkinin ilk zamanlarında dırdırlanan hatun gördünüz mü? Göremezsiniz. Niye? E yer edecez dedik ya. İlk dönem melek dönemidir. Bir uyum, bir uyum. Erkek: "Akşam erkek erkeğe takılacağız." Cevap: "A tabii ne güzel keyfine bak tatlım." Beş ay sonra erkek: "Bu gece maç var." Cevap: "Maç, maç, maç bıktım yaa zaten dördüncü ay dönümümüzü de unuttun, üç haftadır gül yüzü görmedik..." Ve erkek cevap vermedikçe daha da sinirleniriz. "Tamam aşkım haklısın" dese yine sinirleniriz çünkü söylenecekler içimizde patlamıştır. Haklılığı istemeyiz, sadece onun canına okumak isteriz. Pişman olmalı, hem de çok.
ARZU AZİZE Mİ? Bir kadın dırdırcılığını kabul etmez. "Yaa ben gerçeklerden bahsediyorum tamam mıı?" politikasındadır. Ben kızlara cengaverlik yapana kadar da hepsi inkar etti. Emre Aköz'ün Karadağlı'ya tavsiyesini bazıları kadın hakları, kadınların hor görülmeleri kıvamına çekti. Ama mevzu o değil ki... Arzu Balkan eğer ermiş bir kişilikse ayrııı. Boynumuz kıldan ince. Gelin görün ki, bu yaşananları unutamayacak. Elinde pimi çekilmiş bomba taşıyacak ve Tamer Karadağlı bunu daima hissedecek. Bu mudur? Budur! Ha gerçi Arzu Hanım azizelik yolunda emin adımlarla ilerliyor. Hani demiş ya "Tamer olmadan canımdan can kopar."
AYŞE ÖZYILMAZEL
|
|
|
|
|
|
|
|
|