| |
Bindiği dalı kesmek
Tuhaf rastlantı; Kıbrıs'ta her tarihi başarı kötü bitiyor. Barış Harekatı'ndan sonra Türkiye'de kriz çıkmıştı. Barış referandumunun ardından KKTC krizin pençesine düştü. Üstelik, nedenleri farklı olsa da ikisinin seyri birbirine öyle benziyor ki... Önce Türkiye'de 30 yıl önceki krizi hatırlatalım. 14 Ekim 1973 seçimlerinde CHP ilk kez birinci oldu. Dağılım şöyleydi: CHP 185, AP 149, DP 49, MSP 48, CGP 13, MHP 3, TBP 1, bağımsız 6. Partiler arasında aylarca süren pazarlıklardan sonuç alınamadı. Tam seçimin yenilenmesinden başka çare kalmadığı düşünülürken, Ecevit ile Erbakan, siyasetin doğasına ters bir koalisyon için anlaştılar. İşte o hükümet 20 Temmuz 1974'te Barış Harekatı'nı gerçekleştirdi. Ama ortaklar arasında siyasi rant kavgası başladı. Ecevit "Kıbrıs fatihi"ydi, Erbakan ise "Kıbrıs mücahiti." Ve harekâttan 2 ay sonra, 18 Eylül'de Ecevit, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e istifasını verdi. Partilerin yeni bir koalisyon için anlaşamayacaklarını, seçime gidileceğini, Barış Harekâtı'nın rüzgarıyla oyları silip süpüreceğini umuyordu. Gerçekten de CHP dışındaki partiler yeni hükümette anlaşamadılar. Ama seçimi önlemek için müthiş bir dayanışma sergilediler. Korutürk krizi aşmak için hükümeti kurma görevini bağımsız senatör Sadi Irmak'a verdi. CGP dışında hiçbir parti bu hükümete girmedi. Irmak 4'ü CGP'li, diğerleri parlamento dışından bir kabine kurdu. 29 Kasım'daki güven oylamasında 17 kabul'e karşılık 378 ret çıktı. Ama Irmak, 31 Mart 1975'e kadar görevde kaldı. Sonra yerine Kıbrıs'ın rantını Ecevit'e yedirmemeye yeminli o ünlü Milliyetçi Cephe Hükümeti geldi.
50 kişinin kavgası Şimdi Kıbrıs'taki gelişmeleri aktaralım, 1974 Türkiye'si ile ortak ve ayrışan noktalarını siz bulun. 2003 Aralık'taki seçimlerden KKTC'nin Ecevit'i Mehmet Ali Talat'ın partisi 19 üyeyle birinci çıktı ve 7 milletvekilli Serdar Denktaş'ın DP'siyle koalisyon kurdu. 50 sandalyeli mecliste 26 üyeyle kıl payı çoğunluğa sahiptiler. Ancak yüzde 65 evet oyuyla dengelerin değiştiği 24 Nisan referandumundan sonra tuhaf şeyler olmaya başladı. DP'den 2, CTP'den bir milletvekili istifa etti. Azınlığa düşen hükümet yeni ortak aradı. Tek seçenek vardı: CTP gibi solda ve çözüm yanlısı BDH. Bu partinin lideri Mustafa Akıncı, Denktaş'ın koltuğunu, Dışişleri'ni isteyince ipler koptu. Bunun üstüne Talat, "Yüzde 65'i yansıtacak meclis" için ekimde seçim önergesi verdi. Muhalefet de hükümeti düşürmek için gensoru önergesi. Meclis ikisini de reddetti. Talat ortağıyla anlaşıp bu kez 6 Kasım'da seçim önerdi. Meclis onu da reddedip tatile girmesin mi! Şimdi Akıncı, "Talat, DP'yi bıraksın, meclisten 27 üyeli hükümet çıkar" diyor. Anlamı: Dışişleri'ni bana ver bağımsızlara koltuk ikram et. UBP lideri Derviş Eroğlu, "Talat istifa etsin, görev bana verilsin" diyor. Anlamı: Bir şekilde hayır'cı yüzde 35'in iktidara dönmesini sağlarım. Talat ise "Bulun 26'yı düşürün" yanıtı veriyor. 1970'lerde "Bulun 226'yı düşürün beni" diyen Demirel gibi... Bu hengâmede AB paketi askıya alıyormuş, Rumlar Annan Planı'nı yeniden pazarlık etmeye hazırlanıyormuş... Dertleri değil. Nasıl olsa Türkiye'den 40 trilyon lira gitti, 2 ay sonra 90 trilyon daha aktarılacak. Olan Batı'nın muhatap kabul ettiği ilk lider Talat'a ve yine umutlarını yitirmeye başlayan Kıbrıs Türkü'ne oluyor. Yazık.
|