Israr ediyorum, herkes halkla ilişki kuramaz
Hangi birinden başlasam... Senli benli kahkahalar atarak konuşmaya çalışan halkla ilişkiler uzmanından mı yoksa yazımı beğendiği için bana pantolon-ceket takım göndermeye çalışan firma sahibinden mi?
Bazen hırçın oluyorum kusura bakmayın. Geçen haftaki halkla ilişkiler konulu pazar yazımı bir kez daha okuyunca "Ne huysuz kadınsın sen Balçiçek" dedim kendi kendime. Bütün halkla ilişkilercilere geçirmişsin, ne ayıp... Yaşadığım bütün kötü anıları alt alta ekleyince ortaya çıkan manzara korkunç olmuş. Babam rahatsız, annem ameliyat oldu derken kötü bir hafta geçirdim, kabul ediyorum. O yazı ise bir hastane odasının refakatçi yatağında yazıldı. Pazar gecesi annemi eve çıkardıktan sonra kendime gelmiş olmalıyım ki biraz suçluluk duydum Ne zamana kadar? Merak etmeyin az sürdü. Sadece ertesi sabaha kadar suçluydum, kendi içimde tabii...
Pazartesi sabahı erken saatlerde cep telefonum çaldı. Karşımda tabii ki bir halkla ilişkiler uzmanı. Allahtan erken kalkmış, köpeklerimi doyurmuş, kahvemi içmiş ve haberlerimi izlemiştim. Yani huysuz bölümü atlatmışız. - Ay kusura bakmayın, ben filanca, şimdi sizin bu yazınızdan sonra cep telefonundan aramak da... Ha ha ha! Ama önemli bir mesele vardı. - Nedir mesele? (Hala iyi niyetliyim.) - Bizim tekstil firması sizin bedeninizi merak ediyor. - Efendim? - Ha ha ha! Yanlış oldu tabii, kaç beden giyiyorsunuz, onu merak ediyoruz. Size bir hediye göndereceğiz de, yazınıza bayıldık. (Size yemin ediyorum bir arkadaşım beni işletiyor sandım.) - Ne hediyesi hanımefendi? Niye bana bir şey gönderiyorsunuz, ayrıca cep telefonumu nereden buldunuz? - Bizim tekstil firmasının sahibi sizin halkla ilişkiler yazınızı çok beğenmiş, o da zamanında halkla ilişkilercilerden çok çekmiş, size bir pantolon takım göndermek istiyor ama şöyle bir konuştuk bedeninizi tahmin edemedik. - Siz tekstil firmasında hangi görevde çalışıyorsunuz peki? - Yok canım ben halkla ilişkilerciyim, ha ha ha... İronik değil mi? - Bana bir şey göndermeyin ve bir daha cep telefonumdan aramayın, nereden aldınız bu numarayı? - Ay kızmayın canım, o da bir halkla ilişkilerci sırrı! Sonraki konuşma pek de iyi geçmedi. Ama bundan da gurur duyuyor değilim hani. Hangi birinden başlasam, sabah sabah cep telefonumdan rahatsız edilmemden mi? Son derece rahat konuşma tarzıyla benimle senli benli kahkahalar atarak konuşmaya çalışan halkla ilişkiler uzmanından mı yoksa yazımı beğendiği için bana pantolonceket takım göndermeye çalışan firma sahibinden mi? Yuh be kardeşim. Hani yan masadan yanar döner meyve tabağı gelmesi gibi bir şey.
Bir şey kötü başlarsa kötü devam ediyor, inanın bana. Pazartesi sabahı gazetedeki odama geldiğimde masamın üzerinde bir faks vardı. "Sayın Balçiçek Pamir, falanca firma olarak, yaklaşık 1 aydır size düzenli olarak ilan vermekteyiz. O yüzden ilişikteki basın bültenini yayınlamanız gerekmektedir." Niye ben? Ne reklamla işim olur, ne basın bülteniyle... Ben röportaj yapıyorum, köşe yazısı yazıyorum, yazıişleri müdürlüğü yapıyorum ama inanın o iş basın bültenlerini dağıtmak demek değil. Sevgili Ceyda Aydede, kendi kitabını göndermiş bana, halkla ilişkiler işini yapan herkesin kütüphanesinde olması gereken bir kitap. İsmi, "Profesyonel bir ilişki: medya ve halkla ilişkiler". Müthiş bilgiler var, ne yapılması ne yapılmaması gerektiğine dair. Sadece halkla ilişkiler sektöründe olanlar için değil, biz gazeteciler için de önemli. Doğruya doğru, biz de bazen saçmalayabiliyoruz.
Ceyda Aydede bir de serzenişte bulunmuş, diyor ki: "Meslek yanlışlarınıza katılıyorum ama 'halkla ilişkiler ne demek?' sorusunu tüm yapılmaması gerekenleri içeren 6 maddeyle cevaplamak haksız bir genelleme." Değil sevgili Ceyda Aydede, değil. Genelleme yapıyorum çünkü sizin kitabınıza uygun davrananlar sadece 3 ya da 4 adet. Bu arada yapılmaması gerekenler az olmuş, 6 değil 16 tane yazmalıydım ama yerim azdı. Ben şunu merak ediyorum, bu işi layıkıyla yapan, büyük titizlik gösteren ve yazımdan sonra bana tebrik mesajları atan halkla ilişkiler firmaları, niye sizlerle çalışamıyoruz biz? Çalışıyorsak, çuvaldızı kendinize batırıp, ekibinizi niye kontrol etmiyorsunuz? Yani niye ortada başka firmalar var? Niye şirketler o korkunç halkla ilişkiler firmalarına büyük paralar ödüyorlar? Birileri cep telefonundan aranmamı engelleyecek mi yoksa benim mutlaka numarayı değiştirmem mi gerekiyor?
Şu tekstil firmasının halkla ilişkiler işini yürüten, (hani bana ceket takım göndermek isteyenlerden bahsediyorum) kadıncağız acaba bu yazımı doğru anlayacak mı, yoksa yarın sabah telefonum çalacak mı? İyi pazarlar diliyorum.
|