| |
Titanik'in yanında sandal tartışmaları
Eski bir başbakan ilk kez Yüce Divan'a gidiyor. Bu konu ciddi... Öyleyse ciddi ciddi ele alınmalı... Ama nasıl? Türkiye tarihinin en "gayri ciddi" olaylarından biri olan Türkbank ihalesi'ni, nasıl ciddi ciddi ele alabilirsiniz. Gerçi, bu işlere soyunan bir sürü meslektaş var, ciddi ciddi yazıyorlar. Makalelerden arşivlerde yer kalmadı. Fakat yine de, nerede ne döndüğünü kimse bilmiyor. Türkbank'a ne olduğu da bilinmiyor, Emlakbank'ta neler döndüğünü de bilinmiyor. Çünküsünü sorarsanız, bilenler susuyor, bilmeyenler konuşuyor. O sebeple, benden "bilgi" beklemeyin... Biliyormuş gibi de yapamam... Emlakbank'ın veya diyelim Türkbank'ın en nihayet bir şubesinin önünden tesadüfen geçmişliğim olabilir, Fakat bu suretle içerde neler döndüğünü anlayacak kadar müneccim değilim. Eh, Emlakbank'ın yağmalandığı dönemlerde avanta peşinde koşup, "sıfır faiz ve ebedi taksit yöntemiyle" villalar edinmişliğimiz de olmadığına göre... Üstelik de, "Ankara"dan hep çekinmiş, ne zaman sevip, ne zaman ısıracağından şüphe duymuş olduğumuza göre, bizden meraklılara ekmek çıkmaz. Önemli bilgiler herhalde "Rüşvetin belgesi mi olur p..." darb- ı meselini Türk ekonomi-politiğine kazandırarak, Amerika'ya intikal etmiş gözükara şahıslarla, onların siyasetçi, gazeteci vesaireci "ahbap"larının zilyetliğindedir. Korkmaz Yiğit beyi de bildiğiniz gibi hep birlikte tanıdık, Türkbank sayesinde 6 ayda şöhretin zirvesine tırmandı, adamcağız da ne kimya ne de fizik bıraktılar. Sadece bir tek söz kaldı yadigar o dönemden, Korkmaz Bey keskin bir metafor yaparak ülkemize "Kimyam bozuldu" lafını ihsan eyledi. Muhterem Güneş Taner de, "ihale için aracılık" yaptığı iddiaları üzerine, Hukuk tarihine geçecek bir savunma yapmış, "İki işadamı, bir pazar günü benim evin bahçesinde rastlaşmışlar, ben de görünce çok şaşırmıştım" demişti. Gelde bu muammayı çöz... Ve de yorumla... Kusura bakmazsanız ben almayayım, dokunabilir, diyorum. Fakat Türk basınında, "leke çözücüler" misali çalışan "komplo çözücüleri"ne bakarsanız (hem gerçek hem de müstear isimlerle yazıyorlar, adamlara isim de yetmiyor) Yılmaz'ın Yüce Divan'a sevki ile Çakıcı'nın yakalanması arasında bir bağıntı olabilirmiş, "ya Çakıcı konuşursa"ymış, "Mesut Bey ne yaparmış" falan filan türünden bir sürü yave tezgahları süslüyor... Ama mantıksız bunlar... Bi kere, Çakıcı sahiden "mafya" ise, kesin konuşmaz. Konuşursa mafyalıktan düşer, "baba"lıktan istifa eder. Fakat bazıları "mafyacıları", tv dizileri düzeyinde algıladıklarından için Çakıcı'nın bülbül kesilecebileceğini zannediyorlar. Yemezler. Peki, Mesut Yılmaz konuşur mu? Bence konuşmaz... Çünkü şartları yok... 12 milyar dolar faturalı Emlakbank'ın üzerine bir bardak su içildikten sonra, 600 milyon dolarlık Türkbank işinden bir şey çıkmaz... Titanik batmışken, enayilerin dışında kimse sandalla uğraşmaz. Amaaa, şunu da söyleyim. Mesut Yılmaz bir de anlatmaya karar verirse, işte o zaman yanarız, bu hızlı konuşması ile hikaye herhalde 6 ay sürer...
|