İyi ki beklemişim
Tam "Yahu Kemal Derviş, sonunda Nilüfer Göle gibi konuşmaya başladı, bak 'türban modern, başörtüsü geleneksel' diyor. Galiba 'Modern Mahrem'i yeni okudu" diyecektim ki baktım o şklık kaygısı gütmeyen "yalanlama" geldi: "Ben öyle demedim kardeşim, nereden çıkarıyorsunuz." Allah'tan "Söz konusu Derviş ise bir gün beklemeden yorum yapma!" ilkesini benimsemiş durumdayım da, "Derviş'in özgürlükçü yaklaşmı" filan diye bir yazı döşenmek için acele etmemişim. Yoksa durup dururken işgüzar konumuna düşecek ve adamı "savunmadığı" ya da "kamuoyu önünde savunmaktan kaçındığı" fikirleri nedeniyle özgürlükçü ilan edecektim. Allah korudu yani.
*** Seçimden önce Kemal Derviş'le 8 dakika süren bir telefon görüşmesi yapmıştım, o görüşmede belki de 28 kez tekrarlamıştı: "Ahmet Hakan Bey, ben CHP'ye genel başkan olmak istemiyorum, böyle bir beklentim yok. Ben fikir araştırmaları yapmak istiyorum. Sizi genel başkan olmak istemediğime inandırmak için ne yapabilirim?" Bu vurgudan rahatsız olan zavallı ben, "Rica ederim, tabii ki size inanıyorum" demek zorunda kalmıştım. Şimdi gündemimde şu soru var: Liderlik beklentisi içinde olmayan biri, parti içindeki tutucu çevrelerin tepkisini çekecek görüşler ileri sürdükten sonra pişman olup neden geri çekilsin ki? Madem bir beklentin yok, madem kendini araştırma-incelemeye vereceksin, o halde çık konuş, de ki, "Hepiniz itiraz etseniz de, hepiniz karşma dikilseniz de ben böyle düşünüyorum, ne yapacaksanız yapın, ben düşündüklerimi sonuna kadar söylerim!" Derviş'i bu tür bir çıkış yapmaktan alıkoyan ne ola ki?
*** Yalanlamak çözüm mü? Tabii ki değil! Çözüm olsa CHP Kadın Kolları Başkanı Güldal Okuducu, Derviş'e kapıyı gösterebilir miydi? Artık bir "iletişim kazası" mı diyeceğiz, yoksa "cesaret eksikliği" mi, bilmiyorum ama ortaya çıkan sonuç Derviş açısından şöyle bir şey: Parti içindeki tutucular isminin üstünü kalın bir şekilde çizdiler, artık parti içinde bir çıkış yapabilmesinin zemini kalmadı. Buna karşlık "Özgürlükçü" ilan edilecekti, bu fırsatı da kaçırdı. Ayrıca üzerine titizlendiği o steril imajı yerle bir oldu. Mesela bir kadın gazeteci Derviş'e şöyle seslendi: "Delikanlı değilmişsin!" Yani olay buraya kadar vardı. Ve tabii "eski defterler" yeniden açıldı. Birlikte yola çıkılan dava arkadaşlarının nasıl yarı yolda bırakıldığı, hem de hakkı verilerek gündeme geldi. Yani? Yani sonuç tam bir fiyasko!
*** Cesaretsizliğin, ürkekliğin nedenini tam olarak bilemiyorum. Belki inkar etmesine karşn yüreğinin derinliklerinde liderlik hevesi taşyordur, belki de tartışmaların göbeğine düşmekten çekiniyordur. Ama çözüm "yalanlama" olamaz ki! Hem ne diyor o eski komünist marş: "Cesaret, cesaret, daha fazla cesaret / Kurtuluş mutlaka ellerimizde."
|