| |
Evlerdeki gizli cehennemler
Amerika'nın Massachusetts eyaletinin Canton kentinde pazartesi günü bir dava başladı. 14 yaşındaki Patrick isimli çocuk, babasına karşı bir dava açtı. "Babalık bağlarına" son verilmesi davasıydı bu... Babası, Patrick'in annesi Liz'i 6 yıl önce öldürmüş, müebbed hapis cezasına çarptırılmıştı. Şimdi de, Patrick'in oturduğu annesinden kalan tek evi almak istiyordu. Annesi 8 yaşındayken ölen Patrick'e, annesinden küçücük bir hatıra bile kalmamıştı. Bir dedesi, annesinin küllerini vermiyordu. Öbür dedesi, kızının bıraktığı evden 100 bin dolarlık pay almaya çalışıyordu. Babası dahil herkes Patrick'in mahvolması için gayret ediyordu. Amerika'da bütün gözler yeni başlayan bu davaya çevrilmişti. Derken, mahkeme başladı. Taraf avukatları dinlendi. Mahkeme başkanı, duruşma sonunda kararını verdi. Patrick, babasından hukuken ayrılıyordu. Artık tamamen özgürdü. Hiçbir yakını, çocuğun üzerinde tasarruf yetkisine sahip değildi artık. Bu davanın çok uzun süreceğini zanneden Amerikalılar şaşırmışlardı ama hakim, şimdiye kadar alışılmamış bir insiyatif kullanarak davayı ilk duruşmada bitirdi. Bu, Amerika'da şimdiye kadar bu şekilde sonuçlanmış ilk dava idi. İnsan düşünmeden edemiyor: Acaba Türkiye'de, ailelerinin zulmünden kurtarılmayı bekleyen kaç çocuk, kaç genç vardır? Sokaklara terkedilenleri bir yana barıkıyorum. Ya evde aileleri ile birlikte yaşadıkları halde, "gizli cehenneme" dönmüş hayatların ağırlığı altında ezilenler ne olacak? En büyük düşman, çoğu zaman en yakındadır! Bu konularda insanların içinde yaşadığı çaresizlik, sınıf ayrımı tanımıyor, zengin-yoksul, okumuş-cahil farkı da dinlemiyor. Avrupa dahil, evli kadınlara ve genç kızlara en fazla baskı ve işkence uygulayanlar daha çok "okumuş" hayvanlardan çıkıyor. Bilinçsizce "çiftleşerek", istikballerini düşünmedikleri bir sürü çocuk yapan aileler, yavrularının ruhlarını ve bedenlerini daha en başından "esir" ettiklerinin farkında değiller. Ailelerin yarattığı azap ortamından kaçmak için rastgele evliliklerle kendilerine tekrardan "işkencehaneler" yaratan gençleri, heba olup giden hayatları, toplumun insanlar üzerinde yarattığı "tabusal baskıları", saçma sapan binbir kural ve kaideyi düşünün. Bir de bu toplumsal şartlanmışlığın ve baskıların üzerine, "birey"i korumaktan yoksun Türk hukuk sistemini koyun... 14 yaşındaki bir Türk çocuğu, annesinden veya babasından "ayrılmak" isteseydi, başına neler gelirdi? Hukuk yardımını kim yapardı, velayeti ailesinden alınacak olsa bile, o çocuğa devlet ne gibi bir ortam yaratırdı? Modern dönemde, "ezilen sınıfları" düşünmekten, "milletlerin" ve "halkların kurtuluşunu" planlamaktan "insanı" bir kenara attık. Bunun en çarpıcı örneği, çağının en büyük düşünürü kabul edilen Karl Marks'ta, "sınıflar" vardır ama "insan" yoktur. Sınıf kurtarıldığında "insan" da kurtulacaktır hesapta ama öyle olmaz. "Sınıf" kurtulur(!) ama insan yine kurtulamaz. Örnek mi istiyorsunuz? İster sosyalizme ister kapitalizme bakın... Dünyada, dışardan bakıldığında milyarlarca "yasal evlilik" yürüyor görünüyor. Peki acaba yüzde kaçı "gönüllü ve mutlu" bir beraberliktir? Yoksa sadece, aptal yetişkinler, kendi iradeleri ile kendi başlarını belaya mı sokuyorlar? Böyle mi yani?
|