Ben Paris'teyken
Yüce Rabbimin izniyle üçüncü örevizyonumu da canlı olarak devirmiş bulunmaktayım. Artık ölsem de gam yemem! İlki, yani 1981 Dublin'dekinde ben "izlenen" konumdaydım. Hatırlayan bilir. İkincisi, "Klips ve Onlar" grubunun o sıra menajerliğini yapan Orhan'la (Topçuoğlu) bundan tee 18 yıl önce yeni kırıştırmaya başladığımız zamana rastlar. Norveç'teki Bergen'de kralın oturduğu yerin önünden izlemişliğim vardır. (E olsun o kadar!) Üçüncüsünü milli değerlerimize sadık nostaljik bir Türk olarak izlediniz herhalde geçen hafta. Duymadık demeyesiniz nihayet ülkemizde yapılan yarışmayı Abdi İpekçi Spor Salonu'nda canlı olarak izlemesi Eurovision'a katılan eski "performır"lar içün sorun oldu. TRT davet etmedi falan fıstık... "Sen nasıl sızdın olay mahalline peki?" diye soracak olursanız. Bayağı sızdım işte. Allah Allah siz de ne meraklısınız!? Neyse Abdi İpekçi'ye giderken bende süs püs kıyamet; sanırsınız memleketi ben temsil ediyorum. İtiş kakış içeri girdik. Fakat; bir baktım ki anacım millet maça gider gibi giyinmiş. Bir TeeRee- Tee'ci arkadaşlar penguen gibi bi tertip takım elbise giyinmiş sebilhane bardağı misali sıram sıram dizilmiş. Bir de ben şatafat yapmışım. Yarışma başlayıp bunlar bir bir sahneye çıktığında ilk dikkatimi çeken şeyin yarışmacıların 1.60 cm civarındaki boy ortalaması olduğunu söylemeliyim. TV'den belli olmamıştır. Öyleydi. Ne zaman ki Sakis (Yunanlı şarkıcı) çıktı gözümüz bayram etti.
YAKIŞIKLI SAKİS O ne boy pos, o ne sahne hayranlığı öyle. Özetle muhteşemdi, gönlümüzü Arsen Lüpen zarafetiyle çaldı gitti. Bizim oğlanlar çıktı sonra. Athena. Ben bu grubu vaktiyle pek sempatik bulmazdım. Ne hata. Şimdi en büyük fani benim. (Önümüz yaz serinleyin!) Gökhancığım sen ne şekermişsin. Sahne, ses, organizasyon (davet edilmesi mutlak gerekenlerin edilmemesi haricinde) süperdi. Ellerine sağlık herbikimsenin. Aferin TRT. Bu arada ben bu değerli satırlarımı ve kırk katırlarımı nereden çızıktırıyorum bilin bakalım? Paris'ten "Pes! Oradan da mı yetişiyor?" konu başlıklı fedakarlığımıza da değindikten sonra yazıyı Seine nehri kıyısında kaleme aldığımı da ekleyeyim. Satırlarımı şu veciz sözümle bağlamak isterim. Nazar etme ne olur. Çalış senin de olur. Kalın sağlıcakla!
|