Uzun ve zinde yaşamın cenazeleri
Herkese uzun ömür dilerim, "Allah geçinden versin" derim... Derim de... Ölümlerin üstünde yürümüş şahsiyetlerin, kendi uzun ömürleriyle övünmesini, bunun sırrını filan vermesini pek hazmedemem; hazzedemem. Geçmiş 24 yıl. Bir çeyrek asır. 24 yıl önce bugünlerde, tanınmış tanınmamış yüzlerce insanı hayattan koparan çoğu karanlık cinayetin, suikastın, katliamın üstünde "askeri darbe"ye hazırlanan "Kenan Paşa", şimdi, 87 yaşında, Bodrum'da doğal ürünler mağazasının açılışında sesleniyor: "Uzun yaşamımı, zindeliğimi doğal ürünlere borçluyum. Bu yaşıma geldim, hormonlu yiyecekten uzak durdum. Düzenli beslendim ve düzenli yatıp düzenli kalktım." Açılışa katılan medya ve iş dünyasının "seçkin isimler"i ise muhtemelen "Çok doğru. Haklısınız Paşam. Allah uzun ömür versin" filan demiştir. Dedim ya, ben de derim... Lakin sonra bir nefes alır, düşünürüm. Hatırlamalar içimi acıtır.
*** Siyasi kariyeri "üç Demokrat"ın 27 Mayıs'ta idamından sonra başlayan... Kendisi ise, 11 yıl sonraki askeri darbe 12 Mart'ta "üç genç"in idamına parmak kaldıran... Ve ondan 9 yıl sonraki 12 Eylül darbesinde mağdur olan Demirel'in bir sorusu tarih boyunca "haklı ve meşru" kalacaktır: "11 Eylül'de durdurulamayan cinayetler, 12 Eylül'de nasıl bıçak gibi kesilmiştir?" O sorunun cevabı, Soğuk Savaş'ın, ABD'nin, Türkiye'nin karanlık dosyalarında hala durup bekler. Üstüne "doğal ürünler" yenir, bir bardak su içilir; hayat "uzun uzun" devam eder. Binlerce ölünün üstünde yükselen askeri darbe, devlet başkanlığı ve "hormonlu" bir anayasa ile korkunun ve cehaletin yüzde 90'larda onayladığı cumhurbaşkanlığı... 3 Ekim 1984'teki meşhur "Muş konuşması"nın tarihi "Asmayalım da besleyelim mi" vecizesi. Aynı ölümcül vecizenin 28 Nisan 1985 "Antalya konuşması"ndaki inat ve ısrarı (Ertuğrul Mavioğlu'nun "Asılmayıp Beslenenler" kitabı bu dönemin ayrıntılı bir dökümü. Kararların ayrıntıları için ise, Prof. M. Semih Gemalmaz'ın iki dev ciltlik "Türkiye'de Ölüm Cezası").. O "uzun yaşam"a, "düzenli beslenme"ye pek yüz vermeyen cezaevleri, uzundüzenli işkenceler, cezaevlerinin kanunsuz, hükümsüz ölümleri, kanunlu idamlar. İçinden PKK'yı ve ona desteği fışkırtan Diyarbakır Cezaevi cehennemi: İşkencede ölenler, intihar edenler, etti denilenler. Cezası Kasım 1980'de kesinleştikten sonra, "Hakkındaki ölüm cezasının yerine getirilmesine dair kanun", 2360 numarasıyla 12 Aralık'ta çıkan ve hemen ertesi gün Ankara Cebeci Cezaevi'nde asılan, resmen "Giresun, Şebinkarahisar 25 Eylül 1961 doğumlu, 19 yaşında", gerçekte ise idam edilmeyecek yaşta olan, yaşı büyütülen Erdal Eren'in asılması. 50'ye yakın idam; kimi, "demokrasiye geçiş dönemi"nin "liberal" partisi ANAP'a da "darbeye biat" mirası bırakılmış!
*** Bu kadar ölümün, bu kadar ölünün üstünde, insan, "paşa paşa" da olsa, "uzun yaşam"la övünemez. Bir kere ayıptır. Ne darbeden, ne darbe icraatından dolayı yargılanmış, bunun için özel anayasa ve maddeler yapıp kendini sağlama almış insanların bu tür böbürlenmeleri de ayıptır. Çünkü bu ülkede, çocuklarını, yakınlarını genç ölümlerde, öldürmelerde yitiren, onların "uzun ve zinde hayatları"nı göremeyen on binlerce insan var. Açıkçası... "Cenazelere rağmen" kendi uzun yaşamıyla övünmek kadar... Bunca yoksulluğa rağmen, krallı düğünlerle mürüvvet görmek de bana tuhaf gelir!
|