| |
|
|
İnsanların değerini onlar ölmeden anlamak çok mu zor?
Elimizdeki değerlerin acaba ne kadar farkındayız? Ne doğal çevreden, ne de tarihi kalıntılardan söz etmek istiyorum. "Elimizdeki değerler"le ifade etmek istediğim, "insanlar"dır. Geçen gün Levent Kırca ile oturup Türk tiyatrosunun yaşayan büyük isimlerini konuştuk. Örneğin uzun uzun Yıldız Kenter'i andık. Yapıp yaşattığı tiyatrosunu mu, oynadığı unutulmaz rolleri mi, yetiştirdiği öğrencileri mi önce ele alsak diye bir türlü karar veremedik. Yıldız Kenter benim arkadaşım. Onun insan ve dost olarak nasıl üstün bir değer olduğunu da, uzun yıllar boyunca her an yaşayarak öğrendim. Mesleğine ilişkin onca çalışmasının arasında evinin kadını olmayı da hiç ihmal etmedi. Konuklarını da mükemmel bir ev sahibesi olarak özenle ağırladı. Rahmetli eşi Şükran Güngör'ü hem bir meslektaş, hem de bir erkek olarak mutlu etti. Levent Kırca ile insanları konuşurken, Nejat Uygur'u düşündük. Nejat Uygur tek başına bir tiyatro değil mi? Yıllardır, İstanbul'a da, Anadolu'ya da güldürü sanatının bütün lezzetlerini olabildiğince sunmadı mı? Geleneksel Türk Tiyatrosu'nu, orta oyununu yaşatan tek örnek Nejat Uygur. İnanılmaz bir vodvil yorumcusu olan Gazanfer Özcan'ın hakkını, tiyatroseverler nasıl ödeyebilir? Levent Kırca ile birbiri ardınca sıralamaya başladık isimleri. Müşfik Kenter, Genco Erkal, Ferhan Şensoy, Atacan Arseven, Haldun Dormen, İsmet Ay, Suna Pekuysal, Ali Poyrazoğlu, Lale Oraloğlu... Her biri hakkında ayrı ayrı makaleler yazılması gereken isimler. Macide Tanır, Erol Günaydın, Tevfik Gelenbe, Işık Yenersu, Hepşen Akar, Rana Cabbar, Beyhan Hürol, Bahri Bayat, Şahin Tek... Bunlar ve bunlar gibi isimler, bizleri tiyatro ile kaynaştırmadı mı? Peki bunlara karşı toplum olarak ne verebiliyoruz? Böyle isimlerden biri, bir yıldız gibi kayıp, sanat hayatımızdan sonsuzluğa karıştığı zaman üzülüp yakınıyoruz. Ancak ölümün fark ettirdiği değerler olarak, yaşamlarında inanılmaz zorluklarla boğuşuyorlar. Ne kimsenin, ne de devletin aklına, böyle isimlere ilgi gösterip, maddi veya manevi destek vermek geliyor. Ben de bilemiyorum tam olarak ne yapmamız gerektiğini. Ama gelişmiş ülkelerde bunlara nasıl değer verildiğini çok iyi biliyorum. Sade tiyatro için geçerli değil bu durum. Musikimizin yaşayan büyük bestecilerinin, bir Alaeddin Yavaşça'nın, bir Avni Anıl'ın, bir Selahaddin İçli'nin ne kadar kıymetini biliyoruz ki? Onlar bugünün Hacı Arif Beyleri, Şevki Beyleri veya Itri'leri, Dede Efendileri değiller mi? Münir Nureddin Selçuk'un çapını, onun ölümünden çok sonra anlamaya başlamadık mı? Şaka değil... Bu isimler, 70 milyonluk bir toplumun sanat yaşamını yaratan, biçimlendiren insanlara ait. İnsan sanatçı olunca, ancak bir televizyon dizisine kapılandığı zaman mı toplumda ilgi görmeli? Levent Kırca ile bunları konuşup dertlendik. Dertlenmekte de kesinlikle haksız olmadığımızı düşünüyorum.
|