| |
Kıbrıslılar'a pes
Galiba Kıbrıs'ta bir terslik var. 1974'teki Barış Harekatı'ndan sonra Türkiye'de hükümet krizi patlak vermişti. Kıbrıs Türkü'nün 30 yıllık ambargo ve tecritten kurtulmak üzere olduğu sırada da KKTC'de kriz yaşanıyor.
Oysa tam da taşlar yerine oturmaya başlamıştı. Başbakan Mehmet Ali Talat'ın ifadesiyle, Kıbrıs sorununun parametreleri değişmişti. Dünya, Kıbrıs Türkleri'nin yeni lideri kabul ettiği Talat'a kapıları ardına kadar açmıştı.. KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş artık kimsenin kendisine kulak vermediğini anlayıp toplumun "Tonton babası" rolünü kabullenmişti. Gençlere "Sigara ve uyuşturucudan uzak durun", "Şişirici, şişmanlatıcı abur-cubur şeyler yemeyin" gibi faydalı öğütlerde bulunuyor, makam odasına fotoğrafını astığı sevimli köpeği Boncuk'la oyalanıyordu. Şimdi bu güzel, olumlu ve sevimli kazanımların yitirilmesi tehlikesi doğdu. Peki kriz nereden çıktı? Özetleyelim. 14 Aralık 2003 seçimlerinden sonra Talat liderliğindeki CTP ile Serdaş Denktaş'ın DP'si koalisyon hükümeti kurdu. 50 üyeli parlamentoda 26 sandalyeyle kıl payı çoğunluğa sahiplerdi. CTP'nin 19 milletvekili vardı, DP'nin ise 7. Önce DP'den bir üye istifa etti. Sudan bahaneyle. Onu aynı partiden tepesi atan bir üyenin daha ayrılması izledi. Sonra CTP'nin bir milletvekili birşeylere alınıp istifayı bastı. Böylece hükümet azınlığa düştü. Ayrılanların kimisi tek başna parti kurdu, kimisi baraja takılmış partiyi parlamentoya taşdı... Tam komedi. Bunlar olurken Talat da Kıbrıs Türkü'nün haklarını kabul ettirmek için Washington, Brüksel, Londra arasında mekik dokuyordu. Seçim ve referandum yenilgisinin öfkesiyle pusuda bekleyen Derviş Eroğlu'nun partisi UBP fırsatı kaçırmadı, meclisteki engellemelerle hükümetin çalışmalarını tümüyle kilitledi.
Önergeler savaşı başlıyor KKTC parlamentosunda CTP'nin dışında iki sol parti daha var: 4 üyeli BDH ve 1 üyeli TKP. Talat ve Denktaş, BDH'yle üçlü koalisyon hükümeti kurmak için masaya oturdular. BDH lideri Mustafa Akıncı, Denktaş'ın elindeki Dışişleri Bakanlığı'nı istedi, kamu kurumlarında kontenjan şartını koştu. KKTC basınının "tiksindirici" dediği bu koltuk pazarlığında anlaşmaya varılamayınca CTP, "Zaten seçim ve referandum sonuçları örtüşmüyor" diyerek 26 Eylül'de seçime gidilmesini öngören önergeyi meclise gönderiverdi. UBP bu hamleye hükümetin düşürülmesi için gensoru önergesiyle misilleme yaptı. Şimdi durum bu noktada. Aklına esenin parti kurduğu (13 parti var, 10 bin seçmene bir parti düşüyor), ayak oyunlarının siyaset sanıldığı KKTC'nin bu kritik aşamada dünyaya rezil olmaması için bir an önce seçime gitmesi en akılcı çözüm. Ancak sandığın önünde bir tehlike var: Yeniden seçilme olasılığı zayıf milletvekillerinin, KKTC basınının kullandığı deyimle "Aylıklarını her şeyin önünde tutarak" önergeye ret oyu verebilecekleri belirtiliyor. Hatta UBP'nin gensorusunu destekleyip hükümetin düşmesini bile göze alabilecekleri öne sürülüyor. Talat'ın Hollanda, Fransa ve Almanya gezileri öncesi böyle bir gelişme rezilliğe tam tüy diker! Ah, sandıkta da bir tehlike gizli tabii: Sol oyların o birkaç parti arasında dağılıp, Kıbrıs'ın birleşmesine de, çözüme de karş olan UBP'nin aradan sıyrılması... Talat, 24 Nisan referandumundaki yüzde 65'e ulaşan evet oylarının CTP'de bütünleşeceğini umuyor ama hesabı tutmayabilir. Unutmasın; Barış Harekatı'nı oya dönüştürmeye kalkan Ecevit de iktidarı Milliyetçi Cephe partilerine kaptırmıştı. Dedik ya; bu Kıbrıs'ta bir terslik var...
|