| |
|
|
Ne söylediğin değil.. Ne anladıkları..
Genelde oyunlardan pek hazzetmeyen babam, daha çocukluğumuzdan itibaren iki oyunu iyi öğrenmemizi ve her fırsatta oynamamızı öğütlerdi.. Satranç ve briç.. Satrancın nasıl oynandığını daha ilkokulda iken kendisi öğretmişti.. "Dama için artık fazla büyüdünüz, sıra satranca geldi" diye.. Satranç bir muhakeme, bir strateji oyunu idi.. Birkaç hamle ötesini düşünmeye zorladığı için aslında çok iyi de bir beyin idmanıydı.. "Briç" dediğimizde "Daha erken" derdi.. Ağabeyimle ortaokulda idik, Antakya'da tatile bize gelen Hayati Dayım ilk briç derslerini vermeye başladığında.. Dönerken ağbime "Sen on yıl sonra iyi briççi olursun" dedi.. Sonra bana baktı.. Süreyi biçti.. "40 yıl!.." Babam Ankara'ya tayin olduğunda, ben liseye, ardından üniversiteye başladığımda hırs yaptım.. Briç adına kitap, dergi ne bulduysam aldım.. Bunların bana artık hafif gelen, başlangıcı anlatan çoğunu arkadaşlarıma dağıttım ama, gene de kütüphanemde koca bir raf hala briç kitapları ile dolu.. Ankara yıllarında harika bir briç gurubumuz vardı.. Haftada en az bir gün toplanır, sabaha kadar hem de ne kavgalar içinde oynardık.. Şimdi bu satırları yazarken düşündüm de.. Ne zayiat vermişiz o ekipten.. Ahmet Taner Kışlalı.. Ateş Erkunt.. Amca Aydın.. Sinan Hoca.. Yukarlarda bir yerde kareyi kurmuş, bizi bekliyorlardır.. Bizi sabahlatan aslında bricin kendisi değil, hemen her oyunun sonunda çıkan ve oyunun kendisinden uzun süren tartışmalar, kavgalardı.. Briç bilenlere gerek yok.. Ama bilmeyenler için bir özet vermem gerek.. Briç bir ihale oyunu.. Dört kişi oynar. Karşlıklı oturanlar ortaktır. 52'lik destenin tüm kağıtları dağıtılır. Herkese 13'er.. Oyunun esası ortaklık olarak bu 13 elden kaçını alabileceğini hesaplamak ve onun üzerinden ihaleye girmektir. En yüksek teklifi veren oyunu yüklenir.. Sonuçta ulaşlan yer Kontrattır.. Ne söyledi isen o.. Mesela.. "13 elin tamamını alırım" diyorsan, bunun adı Gran Şilem'dir.. Tenisteki deyiş burdan gelir. Deklare ettiğin tüm elleri alırsan, hem bunların puanı, hem de Gran Şilem özel ödülü hanene yazılır.. "Yedi el alırım" deyip, 13'ün tamamını almak sana bir şey kazandırmaz. Yedi el kaç puansa onda kalırsın.. Deklare ettiğin sayıda el alamazsan, eksik ellerle orantılı cezalar ödersin.. Yani.. Kontratı, tam da alabileceğin en sayısında bağlaman önemlidir Briç'te.. Ne bir eksik, ne bir fazla.. Peki ortağının elini görmeden, neyi ne kadar yapacağına nasıl karar vereceksin.. İşte bunu briçte konuşmalar sağlar.. Üzerine binlerce kitap yazılan konuşmalar.. Herkes sıra ile bir şey deklare eder. Bu deklarasyon bir şey ifade eder.. Ortak bu ifadeye kendi deklarasyonu ile yanıt verir.. Bu da orta- ğına bir şey ifade eder. Kontrat bağlanana kadar her konuşma yeni bir ifadedir ortaklar için.. Sadece hücum oyununda değil, savunma da yarar sağlar. Kontratı rakipler alırsa, onları engelleyecek savunma oyunlarını bu konuşmalar üzerine kurar ortaklar, birbirinin elini görmeden.. Yani briçte konuşmak önemlidir ve her konuşmanın sistem içinde bir anlamı vardır. Kavga da işte tam bu noktada kopar.. "Sen bu deklareyi nasıl yaparsın" diye bağırır ortaklardan biri.. Öteki elini sayar.. "Bu elle bu deklare yapılmaz mı?.." "Bu el böyle konuşur" diyenin bir mantığı vardır.. Genelde doğrudur da.. Ama doğru olması, haklı olduğu anlamına gelmez.. O el öyle konuşturabilir insanı.. Tamam.. Tamam olmayan.. Sen öyle konuştuğunda karşndakiler ne anlar?.. Önemli olan senin ne konuştu- ğun değil, karşndakinin bu konuşmadan ne anladığıdır?.. Ne anladığı.. İşte babamın bizi brice itmesinin sebebi tam da budur.. "Senin ne dediğin önemli değil.. Önemli olan, sözlerinden karşndakinin ne anladığıdır, oğlum.." Babamın bu öğüdünün ve briçin özellikle köşe yazarlığında çok faydasını gördüm.. Yazarken "Bu yazdıklarım doğru mu"dan önce "Bunu okuyan ne anlar" sorusuna yanıt aramaya çalıştım.. Briç sayesinde bence çok haklı olabilecek, çok masum görünen satırların, onları okuyan fanatikleri hem de nasıl teröre hedeflendirebileceğini biliyorum.. Yazar sorumluluğu "Yazdıklarım doğru" da bitmez.. "Yazdıklarımı kim nasıl anlar" sorusunu kendimize soramazsak eğer, bir gün bunun bedelini çok acı ödeyebiliriz.. Briç bilmeyenlere köşe yazarı sorumluluğunu anlatmak "Lafın nereye gideceğini düşünmeden ve bilmeden sallama"ların nelere sebeb olabileceğini söylemek zor.. Çok zor.. Bu yazıya rağmen anlamayacaklardır!..
|