CHP'de her şey eskisi gibi olacak
CHP'nin dün yapılan izleyicisiz, kamuoyuna kapalı ve barikatlı Olağanüstü Kurultay'ından dışarı yansıyan şu sözlere bakalım. Önce Genel Başkan Deniz Baykal'ın konuşması: "Kurultaydan onurla aldığım bu partiyi sokaktaki çapulculara bırakacak değilim..." Bir başka cümle: "Birilerinin kurguladığı, bir takım medyanın güç ve destek verdiği, birilerinin piyonluğu görevini üstlenmenin hesabı verilmeli." Ardından da muhaliflere rest: "Apse birikmiştir, parti içi hesaplaşma zamanı gelmiştir. Artık buna ihtiyaç vardır. CHP'de bir daha bu manzaranın yaşanmaması için yönetim olarak gereğini yapacağız." Yine gizli oturumdan dışarı yansıdığı kadarıyla, Baykal'ın konuşmasında hedef aldığı muhaleflerden biri olan İzmir Milletvekili Hakkı Akalın'dan yanıt: "Biz ilkelerimizi, partinin onurunu koruduk. Partide hırsızlık yapmadık, belediye meclisi üyeliklerini satmadık..." Kurultay salonundan cep telefonu ile ulaştığımız, eski bakanlardan Fikret Ünlü ile konuşuyoruz. Salonun havasına ilişkin şu bilgiyi veriyor: "Herkes bezgin, bıkkın... 30 yıldır kavgasız, gürültüsüz, çekişmesiz bir kurultay yapamadık..." Muhalif kanadın önde gelenlerinden eski Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Celal Doğan da yanında. Doğan ile sohbetimizi sürdürüyoruz. Söze, "Bir muhalefet çadırı yapmıştık, baktık basın açıkta kalmış, onlara verdik" diye başlıyor. Sonra Kurultay salonundaki havayı aktarıyor, Baykal'a çatıyor: "Tam bir rezalet. Sen milletvekillerini çapulcu olmakla suçluyorsun, savunmasını kamuoyu ile paylaştırmıyorsun. ABD bile Saddam'ın mahkemesini dünya kamuoyuna açtı." Sıkıntılı bir ses tonuyla sözlerini tamamlıyor: "Dünya nelerle uğraşıyor, biz nelerle uğraşıyoruz. Türkiye gündeminden uzaklaşmış bir parti durumundayız..." Salondan konuştuğumuz delegelerin havası da farklı değil. Genel Başkan Baykal'a "gönülden bağlı olanlar" dahi aynı tepkiyi gösteriyor. Kurultayların amacının "fikir alışverişi" olması gerektiğini onlar da kayda geçiriyor.
Bundan sonrası Öyle gözüküyor ki; bir önceki, ondan önceki ve daha öncekilerde olduğu gibi CHP'de birşey değişmeyecek. Fikirlerin yerine, kavganın alevleri yine güç kazanacak. Yarından itibaren bir iki milletvekili hakkında disiplin süreci başlayacak. Ardından partiden ihracı gündeme gelecek. Bu da sonuç vermeyecek. Kısa süre sonra, geçen ay atılan olağanüstü kurultay tohumları filizlenecek. Yeni bir Kurultay süreci daha başlayacak. Her geçen gün güçlenen umutsuzluk, daha da gürbüzleşecek. Partinin bu pisikolojinin içinden ne zaman çıkacağına gelince; Aslında çıkış noktası olarak değerlendirildiğinde dünkü Kurultay'a kadar uzayan süreçte Baykal'ın hakkını teslim etmek gerekiyor. CHP'nin son otuz yıldır yapılan kurultaylarında hep Baykal adı tartışılıyor. Her defasında da birileri çıkıp, "Biz seni istemiyoruz" diyor. Bunu söyleyenler Baykal'ın karşısına alternatif olarak çıkamaya cesaret gösteremiyor. Veya, "Ali, Veli, Ahmet, Mehmet'ten biri Baykal'a karşı çıksın" denildiğinde, klasik CHP anlayışı içinde hemen birinin diğerine itirazı yükseliyor. Baykal'ın karşısına çıkma cesaretini gösterip yenilgiye uğrayanlar ise, on yıllardır müzmin Genel Başkan adayı olarak devam ediyor. Yaşanan bir başka paradoksa gelince; Bir yandan kamuoyunun benimsemediğini ileri sürüp, akşam sofralarında "Olağanüstü Kurultay ile Genel Başkan'ın değişmesi gerektiğini" söylüyor, sabah ise "tıpış tıpış gidip" Baykal'a oy veriyor.
Solda yeni arayış CHP'deki bu kısır çekişmenin bundan sonra da devam edeceği bir gerçek. Sadece CHP'de değil, 25 Temmuz'da kurultayını gerçekleşecek ve yeni Genel Başkanı'nı seçecek DSP için de bu yapı geçerli. Dolayısıyla sonbahara girilirken, solda yeni bir yapılanmanın kaçınılmaz olacağı da bugünden görülüyor. Bir zamanlar ANAP'ta, bugün ise AKP'de olduğu gibi, eskileri partilerinde bırakıp, taze, yeniliklere açık, kısır çekişmelerden uzak, genç kadroların oluşturduğu bir sol haraketin ortaya çıkması kaçanılmaz görülüyor.
|