| |
|
|
Köprüyü geçene kadar...
NPQ Tartışıyor programı vesilesiyle 'Toplum ve Bilim' dergisinin atladığım eski sayılarını aldığımı söylemiştim. İyi ki almışım. Zihnimi kurcalayan bir sorunun cevabını buldum. Mesele şu: Hani Türkçe'de "Köprüyü geçene kadar ayıya dayı de..." atasözüyle de anlatılan bir olay var. Nedir bu? Yani iktidar sahiplerine doğrudan karşı çıkmama... Yüzlerine gülerek, 'peki efendim' diyerek onların hışmından korunma... Tabii bu arada da kendi çıkarını kollama... Peki küçük insanın bu hayatta kalma stratejisine ne ad veriliyor? Derginin 83'üncü sayısına göz gezdirirken Necmi Erdoğan'ın bir makalesine rastladım: "Devleti idare etmek: Maduniyet ve düzenbazlık." (Madun: Tabi olan. Frenkçesi 'subaltern'.) Tam da yukarıda sözünü ettiğim durumu anlatıyor. Yani yönetilenlerin, güçsüzlerin, tabi olanların... 'Gizlenme', 'kılık değiştirme', 'savuşturma', 'kaytarma', 'tetikte olma', 'idare etme' gibi taktikleri devreye sokarak... "Hiçbir şeyden kaçma ama hiçbir şey de yapma" biçimindeki Rus atasözüne uygun olarak... Doğru zamanı kollayarak, "asgari güçle, azami faydayı sağlama" ilkesini uygulaması... İşte bütün bunlara 'metis' deniyormuş. 'Metis' kelimesinin birkaç anlamı var: 1) Eski Yunanca'da 'bilgelik' demek. 2) Ayrıca 'kırma', 'melez' anlamına da geliyor. İşte 'metis' bu 'arada yaşama sanatı'na verilen ad. Kavramın birçok kişiye uzak, soğuk, yabancı geleceğini biliyorum. Popülerleştirmek zor. Sıkmayın canınızı: Biz de ona kısaca 'ayı-dayı numarası' der geçeriz.
|