| |
|
|
Niyetinizi anlıyorum!
Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) başkanlığına yeniden seçilen Fatih Karaca, "Türkiye'de televizyonculuğun en büyük derdi reyting. Sadece 1951 denekle bu işin kaderi çiziliyor. Bunu anlayabilmek benim için hiç mümkün değil" demiş (Sabah, 21 Haziran). Bu cümleden sonra benim de Fatih Karaca'yı anlamam mümkün değil. Gelin baştan alalım. Toplumu bir tepsi böreğe benzetebiliriz. Nasıl bir börek? Mesela şöyle: Ortası iyi pişmiş. Kenarları kıtır. Bir kısmı azıcık yanmış. İçinin malzemesi (peynir vs.) eşit dağılmamış... İşte bu börek hakkında fikir edinebilmek için çeşitli kısımlarından birer parça yememiz gerekiyor. Sadece ortasından alırsak gayet lezzetli bulabiliriz. Yine sadece kenarından tadarsak fazla pişmiş deriz. Reyting de işte böyle ölçülüyor. Eğer Türkiye toplumunu iyi tanıyorsanız. Yani böreğin nasıl piştiğini biliyorsanız... Değil 1951 kişiyle... Çok daha az sayıda insanı kullanarak da hangi kanalın ne kadar ve ne süreyle izlendiğini bulabilirsiniz. Özetle: Mesele 1951 sayısı değildir. Fatih Karaca, "Avrupa'da bu rakam 5 bin" diyor. Ben de diyorum ki: 5 bin değil, 10 bin kişi de olsa fark etmez. Çünkü önemli olan sayının çokluğu değil... Reyting ölçümüne katılan kişilerin Türkiye'nin farklı kesimlerini temsil edip etmemesi. Soracaksınız: "İyi de ölçümü yapan AGB şirketinin doğru tercihlerde bulunduğunu... Yani seçilen kişilerin TV izleyicisini temsil ettiğini nereden biliyorsun?" Bilmiyorum. Bilemem de. Çünkü o işten konunun uzmanları anlar. Ben diyorum ki: Meselenin 1951 sayısıyla bir alakası yok! İşte o yüzden, bu kadar yıl görev yaptıktan sonra Fatih Karaca'nın "Bunu anlayabilmek benim için hiç mümkün değil" demesini kabul edemem. (Öğrenmenin yaşı yok!) Tabii şunu gayet iyi anlıyorum: Niyet başka! Amaçları reyting işine karışmak... Bu yolla TV programlarını yönlendirmek istiyorlar. Hedef bu. Önümüzdeki dönemde devlet, "Reytingleri artık ben saptayacağım" derse... Ve ondan sonra da adını dahi duymadığımız programların tavan yaptığı açıklanırsa... Hiç şaşmam.
|