Öcalan 'en büyük Kürt' kaldıkça
Dün 'Bir kısmı bize kan kustursa da Kürtler kardeşimizdir' diye yazarken lanet çete üç vatandaşımızın daha canına kıyıyordu. Tekrar saldırılara başlayacağını ilan ettikten sonra her günü kanlı bir eylemle dolduran çete yine huzurun kökünü silkeliyor: -Biz sizin kardeşiniz filan değil, görüp görebileceğiniz en kahpe düşmanınız oluruz.
*** Bu yeni şiddet dalgasının arkasında Öcalan'dan başka parmaklar var mı, yok mu? Çete başı sırf Kürt halkı üzerindeki hakimiyetinin sarsılabileceği kaygısı ile ve yalnızca kendi iradesi ile mi yeniden vahşi yüzünü gösteriyor? Acaba Türkiye'nin içinden veya dışından birtakım sapkın 'müttefik' güçler devrede mi? Tabii ki tam sivil insanların bu sorular karşısında yapabilecekleri tek şey var: Akıl yürütmeye çalışarak olayların arkasındakini görmeyi denemek. Bu yöntemle varılabilecek kesin bir sonuç olamayacağına göre şimdilik sadece şüphelenmek durumundayız. Doğaldır ki salt bu şüphecilikle yeni şiddet dalgasının nelere gebe olduğu veya nerelere varabileceği konusunda herhangi bir öngörüde bulunmak için henüz çok erken. Esasen Türkiye nicedir devlet olma keyfiyetini yitirdiği için böyle karanlık işlerin perde gerisindeki parmakları ya hiç göremez, yahut görmezden gelir. Bizde nutuk atılacağı zaman mangalda kül bırakılmaz: -İç ve dış düşmanlarımıııız!!! Peki ama, devlet isek Allah için ilaç olsun bir kere şu 'dış düşman' ile ilgili sağlam bir veri ortaya koyalım. -Uygun değil, ben devlet olarak karnımdan konuşayım, sen anla.. Kimi anlayalım efendim? Yıllar yılı Öcalan'a Şam'da kusursuz karargah şartları sunarken mırın-kırınla yetindiğimiz, ancak ABD Esad'a tam diş gösterince 'savaşırız haa' diye çıkışabildiğimiz Suriye'yi mi?
*** Öcalan'ın Şam'daki kanlı saltanat yıllarını, sahadaki zavallı tetikçilerle mecburen savaşarak izleyen Ankara o 'yağıp gürleme' ile ne elde etmişti? Kucağında canlı ve öç alan bir bomba bulmuştu. Üstelik müttefiklerimiz bizi ödüllendirmiş de oluyordu!!! -Buyurun 'Sayın Öcalan'ı alın ama bir şartla: Koynunuzda saklayacaksınız.. Çünkü o yakın bir gelecekte bana yine lazım olabilir. -Yaaşeyeeöyle olur muamayani -İsterseniz bayım.. Onunla daha yapacak işlerim var. Alacaksanız kılına dokunmayacaksınız.. Ben sizin sadık müttefikiniz olarak onunla dün Şam'daki muhabbetimi başka bir boyutta değerlendireceğim.. -Sahi mi?.. -İki gözüm arkama aksın!.. -Haa, iyi bari, ver öyleyse.. Bu olay, bu kadar komiktir!
*** Ülkemizde milyonlarca insanın, bu gaddar çete reisini bir kahraman olarak sevip yüceltmesi ne demeye geliyor, nasıl bir toplu yıkım ifade ediyor? Bir adam düşünelim.. Tek başına veya birilerinin rehberliği ile sözde Marksist gerçekte ırkçı bir şiddet örgütü kuruyor, koca bir ülkenin başına bela oluyor.. Otuz bin insanın etini halkının yüz milyar dolarına doğrayıp yok ediyor. Lakin bu sözde kahraman yakalandığı an da ölüm korkusu ile neredeyse 'aman ben ettim, siz etmeyin; elinizi ayağınızı öpeyim' diye yalvarıyor.. Batılı dostlarınca kendisi için can garantisi alındığını öğreninceye kadar aynı panik içinde görünüyor ve bir an bile gerçek 'dava adamı' izlenimi vermiyor. Böyle birine hayranlık duyan kitlenin oluşturduğu hastalıklı yapı birkaç atom bombası büyüklüğünde bir afet değil de nedir? Öcalan ve PKK ortaya çıkana kadar Kürtler böyle insanlar değildi.. Aksini kim nasıl iddia edebilir? Kürt örfünde mertlik yok muydu? Kürtler arkadan vuran adamı kahraman mı bilirlerdi? Pusu kurup adam öldürmek Kürt gençliği için yiğitlik gereği miydi? Bütün maddi varlığını ve kanlı fiyakasını borçlu bulunduğu adamları dağlarda ağaç kabuğu yerken Şam'da kuş sütü ile beslenerek göbeğini kaşıya kaşıya ahkam kesen... Sanki aslen başka bir soydan geliyormuş da güya savunur göründüğü halka hakaret etmekten zevk alıyormuş gibi sıkılmadan 'ben sizin için damızlık erkeğim' demeye getiren biri, nasıl 'en büyük Kürt' olabiliyor? Böyle birinin 'en büyük Kürt' olması, bu ülkenin Türkleri için de, Kürtleri için de akla gelebilecek en korkunç toplum yarası değil midir?
|