| |
|
|
Sizin hiç "gençliğiniz" öldü mü?..
25 yaşında ölen bir delikanlının ardından ne söylenebilir ki?.. Arda Kanpolat kim bilsin hangi bin bir nedenin birinden kıydı kendine, yitip gitti apansız. O, çok ünlü değildi henüz. Ünlü değildi ama değerli bir oyuncuydu. 50 yıl aradan sonra Ankara Devlet Tiyatroları Hamlet'i yeniden sahnelemiş ve daha bir ay önce Arda "Takım elbiseli, fötr şapkalı Hamlet" olarak başarıyla oynamıştı bu tarihi rolü. Tez zamanda Herkesler bayılmış, herkesler alkışlamıştı Arda'yı. Hele oyunu sahneye koyan Gürcü yönetmen Robert Sturua öyle bir hayran kalmıştı ki bu genç yeteneğe. Herkese; "Mükemmel bir aktör bu çocuk. Kısa zamanda dünya çapında olacak, göreceksiniz" diyordu. Pera Palas'ta İşte o oyunda takım elbiseli modern Hamlet'i, yani Arda'yı izleyenlerden biri de usta sinema yönetmeni Ali Özgentürk'tü. Oyundan sonra hemen tanışıp rol önermişti delikanlıya. Daha iki gün önce "motor!" dediği Zaman Filmi'nde baş oyuncusu Oktay Kaynarca'nın gençliğini Arda'ya oynatıyordu Ali Özgentürk. Ancak her ne olduysa oluyor ve basın toplantısından birkaç saat sonra o üzücü olay meydana geliyordu Pera Palas'ta. O gümbürtü!.. Ali Abi dünyanın en duygusal insanlarından biridir. Daha önce Balalayka'yı çekmeye giderken uçakta Kemal Sunal Usta'yı yitirmişti(k). Şimdi bir darbe daha Arda'yla geldi Ali Ağabey'e. Yüreğinde kopan gök gürültüsünün desibelini hesap bile edemiyorum. Oktay'ı titreten ölüm İşin bir de Oktay Kaynarca tarafı var. Yani kendi gençliğini oynayacak genç bir aktörün bu şok edici ölümüyle sarsılmış bir sanatçı var. "Başın sağ olsun kardeş" dedim, sesi titredi Oktayımın. "Abi yıkıldım kaldım!.." dedi. Yıkılmaz mı, kolay mı, kolay kaldırılır acı mı?.. Ne zor bu!.. Hele şu son günlerde içimizi sarsan Cemal Süreya dizeleriyle; "Sizin Hiç Babanız Öldü mü?" diyen sesi, görüntüsü her kanalda dönerken, yaman bir tezatın kahredici sonucuna bakıp; "Sizin hiç gençliğiniz öldü mü? Benim bir kere öldü kör oldum!" diye sormaz mı kendi kendine ve bize Oktay kardeşim?.. Ahh ki ah! Bir de o anneyi babayı, kardeşi, yavukluyu, arkadaşları düşünün. Ne zor, ne acı, ne kahredici bir taksirat bu ya... Uff bee!..
|