Alo hayatım, bir çocuk evlat edindik
Kadın hastaneden kocasına telefon etmiş. "Alo, hayatım ben biraz önce bir çocuk evlat edindim. Biliyorum, tabii ki üç çocuğumuza ancak bakıyoruz"
Genç kadın ilk çocuğu doğduğunda paniğe kapıldı. Miniğin üst dudağı yırtık gözüküyordu. Karı koca gezmedik doktor bırakmadılar. Duydukları onları üzdü. "Maalesef bu genetik bir durum. Tedavi etmek mümkün ama bundan sonraki çocuklarınızın da dudaklarının yırtık olma olasılığı çok yüksek." İkinci çocuk, ardından üçüncüsü... Doktorlar yanılmadı. Dudaklar yırtıktı. Kadın yemedi, içmedi bütün gücüyle her bir çocuğunu tedaviye götürdü. Çocuklarını belirli bir yaşa gelmeden ameliyat ettiremeyeceğini bildiği için sabırla bekledi. Büyük kızının ameliyat olacağı sabah çok heyecanlıydı. Hastanede sıralarını beklerken içi içine sığmıyordu. Birden yandaki iki kadının tartıştığını duydu. - Ben seninle böyle anlaşmadım. Çocuğu alacağım dedim ama sağlıklı olmasını gerekiyordu. - İyi ama benim bebeğim sağlıklı. - Hiç de değil, baksana dudağı yırtık. Olayın iç yüzü aslında basit. Çocuğu olmayan orta yaşlı bir kadın kazara gebe kalan bir genç kızın bebeğini almak için anlaşmış. Dokuz ay boyunca iki kadın ellerini sımsıkı kenetleyerek bebeğin sağlıklı olması için dua etmişler. Doğum sonrası bebeğin dudağının yırtık olduğunu fark etmişler. Kavga da onun kavgası. Kucağında 10 yaşındaki yırtık dudaklı kızıyla oturan anne duyduklarına inanamadı. Bütün dikkatini tartışmaya verdi. "Sahi bu kadın sırf dudağı bozuk diye 9 ay boyunca beklediği bu bebeği evlat edinmeyecek mi?" Sahi mi? Peki yeni doğum yapan kendisi daha çocuk olan bu genç kız ne yapacak? Acaba o da mı beğenmeyecek çocuğunu?
***
Böyle bir durumda ne yaparsınız? Ne diyebilirsiniz ki? Ne bebeğin görünüşünü bozuk bulan anne adayını ikna edebilirsiniz ne de bebeğine bakma gücü olmayan çiçeği burnunda anneyi. Hiçbir şey yapamazsınız. Peki hikayenin kahramanı ne yapmış? Kocasına telefon etmiş. - Alo, hayatım ben biraz önce bir çocuk evlat edindim. Üç tane çocuğumuz olduğunu biliyorum ama... Onlara zar zor baktığımızı da biliyorum... Evet ama yine de... Bu çocuğu annesi dudağı yırtık diye istemiyor ben almak zorundayım. Kocası ne demiş? - Hemen al, eve getir... Zaman zaman gazeteler, dergiler yılın annelerini seçerler. Herkesin başka bir "Yılın annesi adayı" vardır kuşkusuz. Anlatılan her hikaye "Ne hayatlar var!" dedirtir insana. Yıllar önce Aktüel Dergisi'ndeyken bekar anne Lale Gerger'in hayatını yazmıştık. Lale Gerger Çocuk Esirgeme Kurumu'ndan bir çocuk evlat edinebilmek için büyük savaşlar vermişti. Bekar ya, nazlanmıştı kurum yetkilileri "Baba yoksa olmaz!" diye. Çocuğuna kavuştuğu gün tekrar haberini yapmıştık. Hayatımda unutamadığım annelerden biridir. O gün bugündür hep düşünürüm. Diyelim bir çocuğu evlat edindim. Lale gibi ya da yazının başında hikayesini anlattığımı Amerikalı anne gibi. Çocuğu "Ben nasıl doğdum?" gibi sorular sormaya başladığında ona ne cevap verir? Kızım ben seni doğurmadım, bir yerden aldım ya da bir gün hastaneyi gitmiştim, sen doğmuştun... Yani ne denir ki böyle bir durumda? Öz çocuğunuz olsa ancak bu kadar sevebileceğiniz bir çift göz meraklı bakışlarla size "Anne ben nereden geldim?" derse...
***
Cevabı bulamadım. Doğru cevap yok zaten. Tam pes etmek üzereydim ki cumartesi-pazar eklerinin her şeyi, Gülay ile Tuğba girdi odama. (Elinizde tuttuğunuz eklerin mimarı onlar. Ama bu başka bir yazı konusu) Bugün için müthiş bir manşet bulmuşlar. Çocuk Esirgeme Kurumu'ndan bir değil tam üç kardeşi bir an bile tereddüt etmeden evine götüren bir annenin hikayesini yazmışlar. Anne meraklı çocuklarına ne cevap vermiş biliyor musunuz? "Sizi yıldızlardan gönderdiler. Ben de sizi karnımda değil ama kalbimde büyüttüm." Küçük Ayşegül ne zaman hamile bir kadın görse yanına gidip böbürleniyormuş. "Annem bizi kalbinde büyüttü." Ben izninizi istiyorum, rahat rahat gözyaşı dökeceğim. Tüm annelerin Anneler Günü kutlu olsun.
|