| |
|
|
Siz ne hissettiniz?
Elvan Abeylegesse'nin 5 bin metrede dünya rekoru kırmasına sevindim. Gerçekten sevindim. Takdir ettim. Ama nasıl desem: İçimde bir 'eksiklik' hissi var. Benzeri bir duygunun çok daha güçlüsü Naim Süleymanoğlu olayında da benliğimi sarmıştı. Hatırlıyorum: Ekonomi gazetecisi rahmetli Gülçin Telci, Naim rekorlar kırarken göz yaşlarını tutamamıştı. Niye ağladığını sormuştum. "Bir Türk olarak gurur duydum" demişti. Yüzüne boş boş bakmıştım! Biliyorum... Bu sözümü duyar duymaz... Üstüme yürüyecek, hakaret edecek birçok insan var. Kimi ırkçılıkla suçlayacak... Kimi 'Sen ne biçim Türksün' diyecek. Vurmadan önce dinleyin.
*** Bugün, diyelim ki ailesi Türkiye'de çalışan Nakada adlı bir Japon çocuğu Fenerbahçe'nin futbol okuluna yazılsa... Bizim hocalar onu eğitse... Nakada burada büyüse ve 19-20 yaşına geldiğinde süper bir futbolcu olsa... Bir süre F.Bahçe'de oynadıktan sonra Real Madrid'e gitse... Ancak bütün bu gelişmeler sırasında bizim Nakada, Türk vatandaşlığına geçmese... Japon milli takımında oynasa... İşte o Nakada ile müthiş gurur duyarım. Çünkü benim için önemli olan "bizim organizasyonumuz" içinde eğitilmesidir. Evet Naim Süleymanoğlu Türk'tü, Müslüman'dı... Ama onu Bulgar spor sistemi yetiştirmişti. Turgut Özal parayı bastı. 'Hazır ürünü' getirdi. Naim'e, Türk spor sisteminin katkısı zerre kadardır. Elvan tabii Naim'den farklı. Çünkü ENKA Spor Kulübü 6 yıl içinde ona epey emek verdi. (Ama zaten yarışlara katılmaya başlamıştı ve kumaşının iyi olduğu belliydi.) İşte ben bu emek kadar seviniyorum! İstiyorum ki geleceğin yıldızını a'dan z'ye biz yetiştirelim. Yoksa derisinin rengi, konuştuğu dil, milliyeti ya da dini beni ilgilendirmiyor.
|