Gündem yoğun. Türkiye'nin önündeki riskleri ve bu riske karşı önlem alınması durumunda doğacak fırsatları irdelerken bir günde iki önemli olay birden gerçekleşti. Tüpraş'ta satışı durduran mahkeme kararı bir üst mahkemece kaldırıldı. Şimdi Özelleştirme İdaresi bakalım dava sürerken satışı yapacak mı? Alıcılar davalı bir malı alacak mı? Daha önemlisi siyasi gerginliğin hükümet tarafından düşürülmesiydi. YÖK Yasası değişikliği sonbahara kadar donduruldu. Ancak petrol fiyatlarının yeniden artmaya başlaması ve satış yapmak isteyenlerin uygun ortamı bulmasıyla kâr realizasyonuna gitmeleri iyileşmenin mali piyasalara yansımasını önledi. Dün yeni program, Irak, cari açık, siyasi gerginlik, petrol fiyatları ve özelleştirme olayları ile başladığımız ekonomide önümüzdeki dönemin riskleri ve fırsatlarını irdelemeye bugün de devam ediyoruz. *AB riski- Fransa'nın olumsuz tutumuyla müzakere takvimi beklentisi darbe yedi. Şimdi Avrupa Parlamentosu seçimlerinden sonra Fransa'nın tutumunda değişme olup olmayacağı önemli. AP seçimlerinde ise Türkiye aleyhtarı sağ partiler ağır basarsa, bu olumsuz bir gelişme olacak. AB'nin genişlemeden sorumlu yöneticisi Verheugen'in geçen haftaki "Bütün siyasi kriterleri yerine getirmese de Türkiye müzakere takvimi alabilir" açıklaması piyasalara moral verdi. Ancak Verheugen kasım ayında gidiyor. Onun önemi, müzakere tarihi verilmesine temel teşkil edecek, Türkiye İlerleme Raporu'nun kendi döneminde hazırlanacak olmasında. Aralıkta Türkiye'ye tarih verilip verilmeyeceği ekonomi için bir risk. Çünkü şu veya bu şekilde beklenti yarattı, fiyatların içine belli ölçüde girdi, satın alındı. AB, Türkiye'ye doğrudan hayır diyemeyecek. Ancak tatmin edici bir müzakere takvimi de vermeyebilir. Erteleme yapabilir, koşullu tarih verebilir. Kamuoyunu tatmin edecek bir takvim alınamaması piyasalarda yıkımı getirebilir. Tarih alınması durumunda da, kâr realizasyonu olacağından mali piyasalarda daha küçük ölçekli bir türbülans yaşanabilir. *Enflasyon artışı- Yarın açıklanacak enflasyonda muhtemelen tüketici fiyatları 33 yıllık aradan sonra tek haneye inecek. Ancak toptan fiyatlar üç aylık aradan sonra yeniden çift haneli rakamlara geri dönecek. Tüketici fiyatlarındaki düşüşün sürmesi enflasyona talep yönlü bir baskının gelmediğini gösterecek. Fakat toptan fiyatların petrol ve kur artışı sonucu yükselmesi maliyet enflasyonunun varlığına işaret edecek. Üstelik enflasyon matematiksel olarak yükselme eğilimine girecek. Bu da faiz oranlarının alt düzeyini belirleyecek. *Dış finansman- ABD'nin faiz artırımının gündeme gelmesiyle dünyada likidite imkanları kısıldı, maliyetler arttı. Bundan sonra bulunacak dış kaynağın maliyeti yüksek olacak. Bir yandan içeride ve dışarıdaki gelişmeler bütçe açığını giderek büyütecek, bir yandan da Türkiye'den sermaye çıkışı olacak. Bu gerçek de, önemüzdeki dönemin önemli risklerinden biri. *Bütçe açığı- Petrolün fiyatı 30 dolardan 40 dolara çıktı ve yüzde 25 arttı. Ancak içeride yüzde 5'lik zam yapıldı. Üstelik kur artışı var. Bu, akaryakıttan elde edilen vergiyi azaltıyor. Burada hükümet enflasyonu azdırmamak ve ihracatçının rekabet gücünü korumak için, petrol zammından kaçınırken vergi gelirinden oluyor. Bütçe açığı büyüyor. Bugün Türkiye'ye gelecek IMF heyeti ile konuşulacak konulardan biri de bu olabilir. Kaybolan vergi gelirleri karşısında ek tedbir alınmalı veya petrol zammı yürürlüğe konulmalı. Bütçe açığı hemen değil ama yılın ilerleyen aylarında önemli bir risk olmaya aday. *Önlemi ne?- Ekonomiyi etkileyecek risklerin giderek sonbahara doğru yoğunlaştığı dikkati çekiyor. Irak'taki belirsizlikten başlayıp, Meclis'in yeniden açılmasına ve YÖK Yasası'nın gündeme getirilme olasılığına kadar sorunlar sonbahara birikiyor. Biriken sorunların çözülmeme olasılığı az veya çok var. Bu sorunlar birikirse yeni bir sonbahar sendromunun yaratılması elbette mümkün. Bu açıdan hükümetin IMF ile 2-3 yıllık sıkı bir program yapması, risklerin etkilerini azaltmada tek çözüm gibi. Finansbank'ın patronu Hüsnü Özyeğin hesaplamış. IMF ile stand-by anlaşmasının yaratacağı olumlu etkiyle meydana gelecek faiz düşüşünden iki yılda 20 milyar dolar tasarruf sağlamak mümkün. Biline. *Sonuç- "Sağduyusu olanlar için herşeyin bir faydası vardır" La Fontaine