|
|
|
|
|
|
Galata'da bir İspanyol lokantası
Venta del Toro, restoranların toplandığı klasik semtlerin dışında, Yüksekkaldırım'da elden geçirilmiş bir binada açılmış. İspanyol-Türk sentezi yemekleri lezzetli, fiyatları makul
İstanbul'un belki de en talihsiz semtlerinden biriydi Galata. Asırlar boyu kentin modern, en açık fikirli sakinlerinin yaşadığı, eğlencenin nabzının attığı bir mahalleyken giderek köhneleşmiş, Beyoğlu'nun genel kaderini paylaşarak her açıdan çirkinleşmişti. Bu da yetmedi, terör saldırılarına da hedef oldu. Her şeye rağmen inişli çıkışlı dar sokaklarında dolaşmak, tarihin derinliklerine yapılan bir yolculuktur, Galata'nın. Bu semtte başta Galata Kulesi olmak üzere, Cenevizler'den bu yana değişik zamanlarda yapılmış eşsiz tarihi eserler yer alır. Son derece harap durumda bile olsalar, geçtiğimiz yüzyıllardan kalma görkemli yapıların bir zamanlar özenle yapılmış cepheleri insanı hâlâ etkiler. Derken, Beyoğlu'nda gördüğümüz, neredeyse yokolduktan sonra küllerinden tekrar canlanma süreci Galata'ya da sıçradı. Bir iki yıldır da tek tük meyhane, restoran açıldığını görüyoruz.
OTOPARK SORUNU VAR Galata'da açılmış, kentimizin sanırım tek İspanyol restoranı Venta del Toro'nun adını daha önce hiç duymamıştım. Ancak ilkin bir arkadaşım tavsiye edip, ardından da iki hafta önceki ekimizde yer alan Galata rehberinde bu restoranın adını bir kez daha okuyunca, gidip denemeye karar verdim. İlk izlenimim, Galata ve civarının Beyoğlu'nun canlılığına kavuşması için bir sürenin daha geçmesi gerekeceği yolunda. Her ne kadar Galata Kulesi ve çevresi pırıl pırıl aydınlatılmış, restore edilen binalar bütün güzelliği ile ortaya çıkmış olsa da örneğin araç park etmek için en uygun yer olan açık otoparka doğru yollandığınızda, buranın saat 21.00'de kapandığını görüyorsunuz. Otomobilin park edilmesi için geriye sadece sinagogun karşısındaki sokakta bulunan kapalı kat otoparkı kalıyor. Venta del Toro Kuledibi'nde, Yüksekkaldırım üzerinde epey elden geçirilmiş eski bir binada yer alıyor. Cephesi boyanmış, içi restore edilmiş binanın iki katı Venta del Toro'ya ait. Alt kat cafe ve bar, üst kat ise restoran olarak kullanılıyor. Restoran, dar ve uzun bir salona yayılmış. Dip tarafta bir podyum yapılmış. Burada İspanyol flamenko ve Türk oryantal dansözleri kısa gösterilerini sergiliyorlar. Grubumuzun menüden yaptığı ilk seçim girişimlerimiz hayal kırıklığı ile sonuçlandı. Tipik bir soğuk İspanyol çorbası olan "gazpacho" ısmarladığımızda, havaların henüz yeteri kadar ısınmadığı gerekçesiyle yapılmadığı söylendi. İspanyol yemeği denince ilk akla gelen spesiyalite, "paella"yı isteyince daha da büyük bir hayal kırıklığına uğradık. Deniz ürünleriyle yapılan bir tür pilav olan paella yenecekse, bir gün öncesinden ısmarlanması gerekiyormuş. Ancak o takdirde malzemeler alınıyor ve zahmetli bir işlemden geçirilerek pişiriliyormuş. Baştan iki önemli yemekte geri çevrilmenin getirdiği hayal kırıklığı ile menünün kalan yemeklerine yöneldik. Ancak ilk servis edilen rende domatesli sarımsaklı ekmek, önyargılarımızı silip süpürdü; hiç değilse varolan yemeklerin lezzeti yerindeydi. Bu arada menünün "tapas" çeşitlerine patatesin ağırlığını koyduğu görülüyordu. Patatesin sarımsaklı soslusu, omleti, acı soslusu, peynirle karışık kroketi menüde yer almaktaydı. İspanyol mutfağının egemen tatlandırıcısı sarımsak da hemen bütün yemeklere damgasını vurmuştu. Yemeğe oturduktan kısa süre sonra gösterinin ilk bölümü de başladı. CD'den çalınan müziğe uymaya çalışan genç İspanyol dansözü, canlı müzik olmadan yaptığı dansında fazla göz dolduramadı. Üstelik dar mekânda dansözün ayaklarıyla podyumun tahta zemininde tutturmaya çalıştığı tempo zaman zaman aksıyordu. Bu gösteri, stilize bir oryantal dans yapan bir Türk dansçı ile değişerek akşamın geç saatlerine dek devam etti. Kapanışta dansözler birlikte Arap-İspanyol sentezi dans sergilediler. İstanbul'da bir restoranda dans gösterisinin olması kuşkusuz takdir edilecek bir şey. Ancak hiç değilse canlı müzikle yapılması, dansözün ayak vuruşlarına, ekiptekilerin alkışları ve ritim aletlerinin de eşlik etmesi, atmosferi tümüyle değiştirebilirdi.
SERVİS ZAYIF KALIYOR Menüdeki bazı yemekler de dansta ipuçları verilen Doğu-Batı sentezini yansıtıyordu. Örneğin İspanyol lokantasında kızartma hamsi dolması, üzeri beyaz peynirli yeşil salata ve sucuk tavayı görmek yadırgatıcıydı. Deniz ürün soslu kalamardan soslu köfte "albondigas"a, şaraplı tavuktan fırında kuzu dolmasına kadar epey yemek çeşidinden getirttik ve tattık. Kalamarın fazla sert oluşu dışında, yemeklerin hemen tümünün lezzeti vasatın üzerindeydi. Ancak siparişi alan garsonun ortadan kaybolması, yemekleri başka bir garsonun getirmesi sırasında ısmarlanan bazı yemeklerin unutulduğunun anlaşılması servis açısından oldukça olumsuz bir puandı. Bir başka eleştiri konusu olabilecek husus, Venta dal Toro'da tek bir firmanın, Kavaklıdere'nin şaraplarının bulundurulmasıydı. Sonuçta, Venta del Toro'nun her şeyden önce Galata, Kuledibi'nde açılmış olması takdire değer bir girişim. Ayrıca yemekler her ne kadar biraz Türkleşmiş İspanyol spesiyalitelerinden oluşuyorsa da aşçının elinin lezzetli olduğunu kabul etmek gerek. Fiyatlar da nispeten makul. Dolayısıyla İstanbul'un belli başlı merkezlerinin dışında, farklı bir yerde ve farklı bir mekânda yemek yemek hiç de fena olmuyor. Ben gittiğime pişman olmadım.
Deniz Erbil
|
|
|
|
|
|
|
|
|