| |
Fransız Kemalistler...
Paris- Kemalizm, üretim biçimine hiç dokunmadan Avrupa'nın tüketim biçi- mini taklit etmeyi modernleşme ve Batılılaşma sandı. Halkın üretim biçimini dönüştürmeden onu Batılı gibi tüketmeye ve yaşamaya zorlamak ise sorun ve baskı yarattı. Kırsal bölgelerde yaşayan insanlarımızı kararnamelerle şapka giymeye mecbur etmek gibi durumlar yaşadık. Halkın üretme biçimini, geleneklerini, göreneklerini dikkate almadan onun Batılı gibi yaşamasını istemek bizdeki "Kemalist modernleşmeyi" oluşturdu. Bu, demokratik bir üslupla bağdaşmadığı için ordu denetimine havale edildi ve en büyük vurgu "laiklik" üzerine yapıldı. Kemalist söyleme göre halkın modernleşmesi için önce laikleşmesi lazımdı. Laikliğin bekçisi de ordu idi. Köylülükten kurtulma, kentleşme, sana- yileşme, tüketme biçimi kadar üretim biçiminin de değişimi gibi temel ve hayati gerekler göz ardı edildi. Birkaç zamandır AB istikametinde hızlanan Türkiye, Kemalist modernleşmeden çıkıyor. Kendisiyle barışık, normalleşen ve üretim biçimini dönüştüren bir hatta, demokratik modernleşmeye geçiyor.
Türkiye'nin "Kemalist modernleşmeden demokratik modernleşmeye" geçmekte olduğunu; halkını aşağılamadan, inkar etmeden, kendi üslubuyla kavga etmeden dönüştüğünü Fransa'da, kendi halkı için doğal bir hak gördüğü demokrasiyi Türk halkı için fazla gören ve bizlerin laiklikle yetinmesini arzulayan kimi Fransızlara anlatmak zorunda kalacağımız aklımın ucundan geçmezdi. Bu yaklaşım sade Türkiye'yi göz ucuyla izleyenlerde değil, Fransa'yı yönetmiş olanlarda da var. Fransa'nın yaşayan entelektüel efsanelerinden biri de buranın saygın haftalık dergilerinden Le Nouvel Observateur'un kurucusu Jean Daniel'dir. Le Nouvel Observateur'ün kırkıncı kuruluş yılını kutlamak için derginin yazıişleriyle birlikte bugün seksen üç yaşında olan Daniel'in odasındayız. Biraz sonra Fransa'nın eski maliye bakanı ve Avrupa Birliği'nin ilk başkanı Jacques Delors da aramıza katılıyor. Laf Türkiye'ye geliyor. Delors, demokratik bir ülkede ordunun bizdeki gibi siyasete müdahale edemeyeceğini belirttikten sonra Türkiye'de ordunun laikliğin bekçisi olduğunu hatırlatıyor. Türkiye'nin demokrasiye geçmesi halinde oluşabilecek riskleri kimin üstleneceğini soruyor. Aslında söylediği bir Müslüman ülkenin demokratikleşmesinin zorluğu... Kemalist Fransızlar, bir Müslüman ülkenin laik olmakla yetinmeyip, demokrasi aşamasına geçme gayreti içinde olmasından tedirgin oluyor. Müslüman Türkiye'nin demokratikleşme sürecini İslamileşme olarak algılamaları söz konusu. Kılık kıyafet konusunda takılmaları da bu yüzden... AB'nin demokratik dinamizminin ordu sopası ile laiklik anlayışından çok daha güçlü olduğunu, böyle bir sürece halkın desteğinin boyutlarını anlatmak da bizlere düşüyor.
Tabii burada takılıp kalmayan, Türkiye'de yaşanan sürecin bir İslam ülkesindeki demokratikleşmenin doğal resimleri olduğunu anlayanlar da bulunuyor. "Fransız Kemalistler" açısından konunun zorluğu, bir Müslüman ülkenin asla ve asla demokratikleşmeyeceği önyargısından kaynaklanıyor. "Müslüman Demokrat" formülüne inanan insanlar için gelişmeleri okumanın bir zorluğu yok. Amerika'da, İngiltere'de oluşmayan bir endişenin kimi Fransızlarda belirmesinin farklı nedenleri var. Fransa diğer Avrupa ülkeleri içinde beş milyon ile en fazla Müslüman nüfusa sahip ülke. Bir ahenk yaratılamadığı için yasaklardan ve yasalardan medet umar hale gelmiş. Toplumun jakoben geçmişi konuyu demokratik bir üslup içine sokmayı güçleştirmiş. Fransa'daki "kemalistlere" Türkiye'nin demokratik bir modernleşme aşamasına geçtiğini ısrarla anlatmak gerek.
Ancak nasıl olacak? Türkiye'nin tepe noktalarında "Türkiye Cumhuriyeti'nin liselerinden mezun çocukların Türkiye Cumhuriyeti devleti üniversitelerine gitmesi halinde" ülke rejiminin şeriata dönüşeceğini şiddetle söyleyenler var. Devlet liselerinden mezun kimi çocuklar devlet üniversitelerine gitmez ise rejim kurtulacak. Bizdekiler, Kemalist bir anlayışın demokratik bir anlayışa geçtiğini algılamazsa Fransa'daki nasıl anlasın? Kemalist Fransızlar... Fransız Kemalistler... Kime Fransız? Halka... Demokrasiye... Müslüman bir ülkenin demokratikleşme sürecine... Önemli değil... Yeter ki süreç kemalizmden demokrasiye evrilsin de iş anlatmaya kalsın... Hayatın gündemindeki doğal bir gelişme nasıl olsa sonunda herkes tarafından anlaşılır.
|