| |
Kadınları ürkütmek...
Mart yerel seçimlerinin kesin sonuçları geçen gün açıklandı. İl Genel Meclisi sonuçlarına göre AK Parti oyları, bir önceki genel seçime göre iyice artarak on üç buçuk milyona ulaştı. Bu, ciddi bir genişleme anlamına geliyor. AK Parti, AB tam üyeliği için ciddi ve samimi bir çaba harcarken yeryüzünün önerdiği "ekonomik akla" da uygun hareket etti. Halkına AB standartlarını getiren, ekonomik refah içinde çaba harcayan bir iktidar profili de başarısının karşılığını oylarını artırarak aldı.
Toplumun gittikçe genişleyen bir kesiminin desteğini alabilmenin en önemli şartlarından biri de toplumun yarısını oluşturan kadınların eğilimlerini sürekli göz önünde tutmak. Özellikle şehirlerdeki kadınların... Şehirli kadınlar "yaşam biçi mini içeren özgürlükler" konusunda haklı bir hassasiyete sahip. Ne yazık ki, "beyinsel özgürlükler" konusunda her zaman aynı hassasiyeti göstermiyorlar. Bu hassasiyet farklılaşması bazen tehlikeli sonuçlar da doğuruyor. Tüketim biçimine, üretim biçiminden daha fazla önem veriyorlar... Bu yanlarıyla bizdeki Kemalist "askeri modernleşmeye" yatkınlar... Nitekim, "laiklik" bahanesiyle beyinsel özgürlükleri kısan darbelere bu yanlarıyla meşruiyet sağlıyorlar. Aynı 28 Şubat'ta oldu ğu gibi... Özgürlükleri bir bütün olarak görmedikleri zaman askeri tahakküm dinsel tahakküm kadar canlarını sıkmıyor...
AK Parti, geçtiğimiz hafta, şehirli kadınları Türkiye'deki "askeri modernizmden" kopararak "AB modernizmine" taşıyacak çok önemli bir dönüşümü ıskaladı. Kopenhag Kriterleri'ne uyum için atılan adımlardan biri olan anayasa değişimleri sırasında, gereksiz yere "pozitif ayrımcılığa" karşı çıktı... Türkiye, henüz kadın-erkek eşitliğini üretecek bir toplumsal yapıya sahip değil. Bu eşitsizliği üreten sosyal yapıyı değiştirmeyi de derinlemesine tartışmıyor. Çareyi "Tanzimat" usulü düzenlemelerde görüyor. Kadının erkekle gerçekten eşit olmasını sağlayacak pratik sonuçlardan biri pozitif ayrımcılık olabilirdi. AK Parti'nin buna karşı çıkmasının bir anlamı yoktu. Bu, yerel seçimlerde genişleyen AK Parti'nin, bunu sağlamlaştırmak için muhtaç olduğu kent kadınlarının kuşkularını artırmaktan başka hiç bir işe yaramadı. Henüz giderilmemiş endişeler yeniden bu hata ile hortladı.
Devletin denetimindeki imam hatip liselilerin, gene devletin üniversitelerine gidip gitmemesi tartış ması da çok anlamsız bir tartışmaydı. Devletin lisesinden çıkan devletin üniversitesine gidince "şeriat", gitmeyince "laiklik" oluyorsa ve bir toplum bunu ciddi ciddi tartışıyorsa vay halimize.. Bu tartışma öyle bir zıvanadan çıktı ki İnönü Üniversitesi gibi bazı üniversite senatoları düpedüz suç işleyerek "ordunun darbe" yapmasını oybirliği ile istedi. Tartışmanın saçmalığının ayan beyan ortada olmasına rağmen imam hatip konusu, pozitif ayrımcılık nedeniyle AK Parti konusunda yeniden eski endişelerine dönen kent kadınlarını iktidar partisine karşı iyice mesafelendirdi. Kent kadınlarının kafasında, pozitif ayrımcılığa karşı olan bir yaklaşım, imam hatip konusuyla birleşiverdi. Bu arada anayasada yapılan olumlu değişimler, kadınlara getirilen haklar da güme gitti...
Haftanın son günlerinde bir de buna göbeği açık olduğu için Gaziantep öğretmen evine alınmayan genç kızın hikayesi eklendi... AK Parti, yerel seçimlerde artırdığı oyları sağlama alma imkanlarını kent kadınlarını korkutarak şu an için elinden kaçırmış gözüküyor... Kadınları özgürleştirmek, evrensel özgürlükleri içselleştirmiş, yeryüzü standartlarındaki anlayışa endekslemiş, ilkeli, bütüncül bir yapı ile mümkün... AK Parti büyük bir deği şim yaşıyor ve bu noktadan henüz uzak... Düşünün ki, uluslararası ilişkilerde bile hala "namahrem" tartışmalarından kurtulabilmiş değiller. Modernleşmeye "üretim kalıpları" açısından bakan, bu haliyle "cami ve kışla istibdadına" aynı mesafede karşı çıkan, demokrat kadınlarımız çoğunlukta değil... Amaç onları korkutmak değil, bu eksikliklerini gidererek daha ileri bir noktaya çekmek. AK Parti böyle altın bir fırsatı geçen hafta harcayarak kendini ciddi bir biçimde zora soktu, toplumsal desteğini ve güvenini zedeledi.
|