| |
Çocuklarınızı takip edin
Türkiye sınır kapılarında geçen yıl 46 bin ecstasy, ile 2 milyona yakın captagon ele geçirildi. 1.259 kilo eroin de cabası... Toplam yakalanan uyuşturucu maddenin piyasa değeri, geçen yıl 125 milyon dolar tutarındaydı. 2004'ün ilk 4 ayında ise ele geçen uyuşturucu miktarının değeri 50 milyon doları buluyor. Yılda 200 milyon dolara tekabül eder. Bu miktarlar sadece ele geçenleri gösteriyor. Kuşku yok ki, ele geçirilemeyen miktar çok daha büyüktür. Çünkü, Türkiye'nin, sentetik uyuşturucuda Batı'dan Doğu'ya; eroin ve kokain de de Doğu'dan Batı'ya bir köprü işlevi gördüğü biliniyor. Uyuşturucu tacirlerinin, ülkemizin özellikle büyük şehirlerindeki "umutsuz ve çaresiz" gençlik kesimlerini potansiyel bir pazar olarak görecekleri açık. Batı ülkelerinde yapılan araştırmalar Amerika'da bugün 14 milyon gencin uyuşturucu kullandığını tespit ediyor. Aynı kaynaklar, Türkiye'de de "madde bağımlılığı" olarak tarif edilen bağımlılığın giderek küçük yaşlara doğru indiğini gösteriyor. Çok önemli bir saptama da şu: Uyuşturucu bağımlılığı, genel olarak "adım adım" gelişiyor. Önce daha masum bağımlılıklarla başlıyor, giderek daha ürkütücü ve tüketici bağımlılıklara doğru ilerliyor. Şöyle ki, sigara ve içki tüketmeye alışan gençlerin, daha sonra bir uyuşturucuya bağımlı olma olasılığı, tüketmeyenlere göre 60 kat fazla... Demek ki, sigaraya alışan ve arkadaşlarıyla arada bir bira yahut şarap kullanmaya başlayan bir lise öğrencisi, uyuşturucuya 60 kat daha yakın durmakta. Şunu samimiyetle kabul etmeliyiz. Polisin asli görevi, uyuşturucu kaçakçılığı ile "kaynağında" ve organize olarak mücadele etmekte. Fakat bir kere uyuşturucu "pazara çıkmışsa" artık polisin yapabileceği pek fazla bir şey kalmaz. Her gencin başına bir polis dikilemeyeceğine göre... O zaman işte, "fahri polislik" görevi aileye düşer. Bu konuda, yani uyuşturucu tehlikesinin takibi konusunda okurlara şöyle bir ölçü vermek isterim: Bir anne, ayşe kadın fasülyenin veya su böreğinin daha iyi nasıl yapılacağından veya saçlarını nasıl kestirirse daha güzel görüneceğinden daha fazla oranda evlatları ile ilgilenmiyorsa, tehlike kapıda demektir. Bir baba, futbol maçlarıyla veya ülkenin politik tartışmaları ile ilgilendiğinden daha fazla evlatları ile ilgilenmiyorsa tehlike yine kapıda demektir. Kendinizi ölçün Peki çocuğumuzla nasıl ilgileneceğiz? Uzmanlardan öğrendiğimize göre bu ilgi iki aşamalıdır. Birinci aşaması, evde oluşturulan sevgi ve huzur ortamı ile kendiliğinden meydana gelir. Çocuk, evdeki huzur ve sevgi ortamı sebebiyle ailesine saygı ve bağlılık geliştirir. Oradan kopmayı ve o birliği zedelemeyi göze alamaz. Böylece riskli alışkanlıklardan kendiliğinden uzak durur. İkinci aşama, ailede böyle bir ortam varsa bile çocuğun hareketlerinin dikkatli bir takibi aşamasıdır. Eğer huzur ortamı yoksa ailede, çocuk daha da dikkatle izlenmelidir. Çocuğu izlemenin yöntemi ise, onu daha da uzaklaştıracak ve öfkeye sürükleyecek biçimde değil, "kazanma" ve destekleme biçimiyle yürütülür. Çocuğun sosyal çevresi, arkadaşları, ruhsal bütünlüğü ve doyum halinde olup olmadığı titizlikle tek tek izlenir ve sonuçlar çıkartılarak ona "yönelim" ve "tatmin kanalları" açılır. Sonradan, başı taşa vurmamın hiçbir değeri yoktur.
|