İsrail'e tavır yeterli mi?
Filistin, Türkiye için sadece bir insanlık sorunu değildir. Bugün başta Avrupa Birliği olmak üzere birçok ülke İsrail'in Filistin'de giriştiği insanlık dışı eylemlere vicdani sorumluluk ve insani değerler açısından karşı çıkıyor. Bizim de bu gerekçelerle İsrail ve Şaron politikalarının karşısında olmamız gerekir. Bunun üstüne bir de 600 yıllık Osmanlı mirasını eklersek, bizim tepkimizin daha özel olması da kaçınılmazdır. Irak'taki gelişmeleri fırsat bilen Şaron yönetimi, Filistin'de neredeyse bebeleri bile terörist ilan etme cüreti gösterdi. İtibarı hızla aşağıya inen Bush yönetiminin desteğini alan Şaron, Gazze'de birbiri ardına kıyımlara girişti. Refah'ta çocuk, kadın demeden sivillerin üstüne ateş açtı. Filistin bizim için çok hassas bir konu. Osmanlı mirası, din kardeşliği gibi duygusal bir çok açısı var. Bu nedenle, İsrail politikalarını kuru bir kınamayla geçiştiremeyiz. Tarihimize, inançlarımıza uygun bir tavır almamız kaçınılmaz. Her gün ekran karşısına geçen milyonlar, gazete sayfalarına bakan yüzbinler İsrail'in katliama varan sindirme siyasetinin örneklerini görüyor ve büyük bir öfkeye kapılıyor. Bu haklı bir öfke. İktidara geldiği günden beri İsrail ve Yahudi lobisini kızdıracak bir siyaset izlemekten özenle kaçınan AKP hükümetleri, son gelişmeler karşısında gerçekten zor durumda kaldı. Dünya kamuoyunu hiçe sayan Şaron'un Ankara'nın sıkıntılarını dikkate alacak bir durumu yok elbette. Onun en iyi bildiği iş her gün daha fazla kan dökmek. Ancak Türkiye'nin Şaron'un cinayetlerini eli kolu bağlı izleme lüksü yok. Çünkü Filistin bizlerin yüreğini çok derinden yaralıyor. Ankara, sonunda halkın bu haklı tepkisini ölçülü bir tavra döktü. Bu tavır yeterli mi; bizce değil. Umur Talu yıllardır yazıyor. Milliyet'te başladığı ısrarlı takipçiliğini, Star'da, ardından da Sabah'ta kararlılıkla sürdürüyor. Hükümet, vaziyeti kurtarmaktan vazgeçip İsrail'e gerçek bir tavır göstermek istiyorsa, Talu'nun yıllardır yazdıklarına bir kulak vermesi gerekir. İsrail, bizim bölgedeki stratejik ortağımız. Sivil hedeflerin bombalanmasına karşı çıkan pilotları, Konya'daki hava sahasında eğitim yapıyor. İsrail, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin milyar dolarlık tank modernizasyonu işini yapıyor. Kısaca, savunma alanında İsrail ile et-tırnak gibi iç içeyiz. Bu tablo böyle dururken elçinin "danışma" amacıyla geri çekilmesi yeterli bir tavır mıdır; tartışılır. Elbette bugünkü tablo ve gerilim Şaron Hükümeti'nin tavrını yansıtmaktadır. Yarın, Barak tarzı bir siyasetçi iktidara gelir ve Filistin'de de sağduyu hakim olursa, barış yeniden gündeme gelebilir. O nedenle bu tavrın Şaron Hükümeti'ne daha net bir biçimde hissettirilmesi düşünülmelidir. Çünkü yazının başında da belirttiğim gibi, Filistin bizim için insanlık sorunundan öte bir şeydir. Filistin, bugün zaman zaman İstanbul sokaklarında patlayan bombaları besleyen bataktır aynı zamanda. Filistin'de barış olmadan, Filistinli çocukların kanının dökülmesinin önüne geçilmeden ne bu coğrafyada, ne de dünyada gerçek huzura kavuşmak mümkündür. Bu barışı sağlamakta bize zor ama onurlu bir görev düşüyor. Türkiye bu görevden kaçamaz.
|