Şimdi ne olacak?
Hem imamhatiplerin yolunu tıkamak, hem okullarda din eğitimi fırsatı vermemek diye bir seçenek olamaz. Olursa o sistemin demokratikliği tartışılır. Çünkü demokrasi sadece laiklik üzerine kurulamaz.
YÖK yasası ve İmam-Hatip meselesi, görünen şimdilik rafa kalktı. Bu tartışmada Türkiye nüfusunun belli bir kesimi gerçekten rencide edildi. İmam-hatipliler başka bir ideolojinin ajanı gibi değerlendirildi, muhtemel terörist gibi yorumlandı. Bu tartışmada Türkiye'nin kökten-dincilik kadar kökten-laiklik sorunu olduğu da ortaya çıktı. Fransız Aydınlanma Devrimi'nin etkisini hâlâ üzerinden atamayan ülkemizde dinle ilgili herşey belli kesimlerde negatif çağrı yapıyor ne yazık ki. Okullarda Kur'an kursu açılmasını öngören kararname de aynı akibete uğramıştı. Şimdi yaz geliyor. Çocuklarını yazın Kur'an kursuna göndermek isteyen aileler kimlerin eline düşecek merak ediyorum. Türkiye, imam-hatipler nedeniyle ciddi bir gerilim yaşadı. Laik sistemden vazgeçiliyor havası doğdu, hükümet de gerçekçi bir değerlendirmeyle bu gerilimi daha fazla tırmandırmama yolunu seçti. Ancak bu, halkın ciddi bir ihtiyacının ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Türkiye'de çocuklarının din eğitimi almasını isteyen önemli bir kitle var. Bazı kökten laikler, bu kesimler bizi Avrupa Birliği önünde küçük düşürüyor düşüncesinde olabilir ama bu ülkemizin bir gerçeği. Her anne-babanın da çocuklarına inandıkları dini, din tarihini öğretme hakkı var. Bu insanların temel bir hakkı. Hem imam-hatiplerin yolunu tıkamak, hem okullarda din eğitimi fırsatı vermemek diye bir seçenek olamaz. Olursa o sistemin demokratikliği tartışılır. Çünkü demokrasi sadece laiklik üzerine kurulamaz. Türkiye, bu fırsatı iyi değerlendirmeli ve inancı olan herkese potansiyel terörist muamelesi yapma alışkanlığından vazgeçmeli. Bu ülkenin yolu bellidir. Bu iktidar da o yolda ciddi adımlar atmıştır. Bizi Avrupa Birliği standartlarına yaklaştıran bir çok hukuk reformu bu dönemde gerçekleştirilmiştir. Tercihini Avrupa'dan yana kullanmış bir hükümeti sürekli laiklik sınavında tutmak yanlıştır. Elbette basın, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları hükümetleri sürekli denetim altında tutacak, eleştirecek ve tartışacaktır. Ancak bunun için demokratik zeminin temel alınması esastır. Bugüne dönersek. Çocukların din eğitimi meselesi ne olacaktır? Türkiye henüz demokrasinin çocukluk aşamasını tam olarak geçemediği için, din eğitiminin cemaatlere bırakılması düşünülemez. Devlet bu konuyu denetim altında tutmak ister. O zaman ne yapılmalı! Daha önce de fikrimizi belirttik; okullara seçmeli din dersi konulması bu aşamada bir zorunluluktur. Geleneksel aile yapısının dağılması sonucu çocukların evlerde büyüklerden din eğitimi almaları giderek güçleşti. Aileler çocuklarını ya cemaat kurslarına gönderecek veya bu eğitim okullarda verilecek. Bu nedenle, imam-hatiplerin dünya çapında din bilgini yetiştirecek gerçek meslek okullarına döndürülmesi, okullarda seçmeli din dersi konulması doğru bir çözüm yoludur. Türkiye'de çoğunluğun böylesi bir çözüme evet diyeceğini umut ediyoruz. Ancak iş bununla kalmıyor. Hükümetin 12 Eylül kalıntısı YÖK yasasını mutlaka değiştirmesi, üniversitelere çağdaşlık, kalite ve demokrasi getirmesi kaçınılmazdır. Kimse, "Bu hükümet YÖK Yasası'nı değiştiremez" demez herhalde. Türkiye'nin yaz sonrası gündemi demokratik bir YÖK olmalıdır.
|