Cesaret gazlaşıp buhar olurken...
Dünkü bazı gazete başlıklarına ve sunuşlara bakarsanız, hükümetin "tarihi" bir kararla İsrail'e karşı "sert tavır" aldığını sanırsınız. Öyle ya.. Filistin'deki temsil düzeyinin başkonsolosluktan büyükelçi düzeyine çıkarılması; İsrail'deki büyükelçimizin bilgi alışverişi için Ankara'ya çağrılması; Vehbi Dinçerler'in Filistin Özel Temsilcisi olması; Başbakan Erdoğan'ın Ankara'ya gelen İsrail Enerji Bakanı'nı "topa tutması". Bunlara apışıp yapışıp kaldığınızda, "Helal" dersiniz.
*** Oysa, önceki günün asıl "tarihi tavır" alınacak mekanı TBMM, asıl "insani, vicdani, siyasi" tavrı alacak kişileri milletvekilleriydi. Ama Meclis'teki "tarihi" oturum öncesinde, deyim yerindeyse, AKP milletvekillerinin gazı alındı. Onlar, liderlerinin ve hükümetlerinin, İsrail'in kadim insanlık suçlarına ve ABD'nin işgal işkencesine karşı ne kadar "sert" olduğunu gördüler, rahatladılar ve... "Milletin vicdanı"nın siyasi sesi olması gereken Meclis'te biraz laflandıktan sonra, "tarihi karar" bir yana, önceki günü "tarihin çöplüğü"ne sessizce gömüp gittiler. AKP milletvekilleri, kendi arkadaşlarının önerisi olan "Genel görüşme"yi bile reddetti. Ondan ötesi hikayedir!
*** Bu hikaye ise, buram buram "oportünizm" kokar. Bu koku, Ankara'dan hepimizin üstüne siner. Tarihe siner, orada kalır. Başbakan'ın, o meşum tabirle, "parti grubunun gazı"nı almasından sonra, AKP Meclis grubu da, önceki gün gaz olmuştur, buhar olmuştur, vicdanlarda uçup havaya karışmıştır. "Katı olan her şeyin buharlaştığı" bir oportünizm dünyasının içinde balon olmuştur. Bırakın tavır almayı, genel görüşmeden dahi kaçınmış, tamı tamına İsrail diplomatlarının talep ettiği arazide yol almıştır. İsrail Enerji Bakanı, sözde "şamar oğlanı" gibi, Başbakan'ın kendisini "topa tutuşu"na katlanmış, onun nezdinde, AKP'nin, Meclis'in ve daha ötesi Türkiye'nin "enerji"sini paratoner gibi emmiş, toprağa gömmüştür. İsrailli Bakan, büyük bir pişkinlikle, "Ancak dostlar arasında bu kadar açık konuşulabilir" de demiş, yaptığı terapiyle koskoca Meclis'in "milletin vicdani tavrı" olmasını engelleme ihalesini kazanarak kim bilir ne sevinmiştir!
*** "İsrail'e tavır" diye açıklananların hiçbiri "İsrail'e tavır" değil, olsa olsa, "Filistinliler'e biraz daha muhabbet"tir. Başbakan'ın telkini gibi, "İsrail'e de- ğil, yönetimine tavır almak" da değildir. Çünkü o yönetim, Türkiye'den kaptığı ihalelerden gelen parayı, Filistin halkına eziyet, cefa, ölüm olarak kusmaktadır ve kusacaktır. Türkiye'nin Filistin'e yılda üç-beş milyon dolarlık "insani katkı"sına karşın, sadece bir tank ihalesinden 700 milyon dolar olmak üzere, vergilerinizden emdiği paraları, Filistinliler'e mermi, füze, dozer olarak saçmaktadır ve saçacaktır. Ne İsrail, ne ABD bu "Filistin muhabbeti"nden zerre rencide olur; ne de Türkiye'nin onuru yücelir. 1 Mart tezkeresinde olduğu gibi asıl demokratik-insani-vicdani-siyasi tavrı alması gereken Meclis'in susturulması, genel görüşmeden dahi kaçırılması bir tavırdır... Ve "utanılacak bir tavır"dır.
*** Başbakan, İsrailli Bakan'a, "ABD'deki Yahudi cemaati bana cesaret ödülü verdi, ancak İsrail hükümeti somut adım atmıyor" da demiş. Bu ülke vatandaşlarının artık şunu söyleme hakkı vardır: Madem "cesaret"ten bahsediyoruz... İsrail hükümeti bir yana... O "cesaret"i, ABD işkencelerine ve İsrail zulmüne karşı, "Türkiye hükümeti ve Meclis'ten beklerdik." Cesaret artık buhardır!
|