| |
|
|
Kamplaşmasız ve kavgasız nasıl yaşayabileceğiz?
Biraz nostaljik takılalım bugün "Nerede o eski soğuk savaş günleri", diyelim mesela. O zaman, Sovyet Bloku'nun karşısındaki ülkelerde de, yönetimler ne kadar rahattı. Farklı bir ses çıkarttığınız zaman, çok kolay "Moskova Ajanı" damgası yerdiniz. Milliyetçilik, bir anlamda, sosyalist ve komünist aramakla varlık sebebini oluştururdu. "Bağımsızlık" dediğiniz zaman, "Demek sen Sovyetler'e bağımlı olmak istiyorsun" diye saldırırlardı milliyetçiler. Şimdi iş zorlaştı. Şimdi, Avrupa Birliği üyeliği için çaba gösterenler, eski komünistlerden daha tehlikeli görülüyor milliyetçiler açısından. İnsan hakları ve özgürlükler dediğiniz zaman da, ya "Şeriatçı", yahut "Bölücü" diyorlar. Çok rahattı her şey o zaman. Kambiyo rejimi kontrollüydü ve döviz suç unsuruydu. Ülke ekonomisi sürekli krize girer, Merkez Bankası'nda döviz bulunmazdı. Ama kimsenin aklına, ihracatı artırmak, turizm hamlesi yapmak falan gelmezdi. IMF'ye gidilip, stand-by imzalanır, devalüasyon yapılır ve yeni kredi ile bir süre daha gidilirdi müstakbel krize kadar. Ankara'daki tepişmelerin Borsa'ya nasıl yansıyacağı, kimseyi düşündürmezdi. Acaba o dönemleri özledik mi? Avrupa Birliği'ne uyum için yapılan reformlar, gerçekten bizi geçmişimizden kopartıyor ve o güzel eski günlerle artık hiçbir ilişkimiz kalmıyor mu? Gerçekten eskiden herkes namuslu ve erdemli miydi? Ne bürokraside, ne de politikacılarda, kokuşmuşluğun hiçbir esintisi yok muydu? Dünyanın en kalitesiz sanayi ürünlerini koruma duvarları arkasında dünyanın en pahalı fiyatına alırken, gerçekten ulusal onurumuzu mu koruyorduk? Veya, ille de yeni bir yerel ve global kamplaşmayı üretip, o eski güzel günleri yaşarmış gibi yapmayı mı denemeliyiz. Madem "Sovyet Tehdidi" bitti... Şimdi de, Amerika'yı ya da Avrupa'yı mı tehdit olarak kabul edelim? Sol bittiğine göre, sağ-sol kavgası yapmak da mümkün değil. O zaman, "Laikçi-Şeriatçı" veya "Başıörtülü-Başıaçık" kavgasını mı ikame edelim? Bulgar ajanları veya KGB'ciler yerine, hangi dış düşmanların ajanlarını ve işbirlikçilerini arayalım? Eski güzel günlere olan özlemimizi nasıl karşılayacağız? Seçimle iktidarların değiştiği, demokrasinin ve serbest pazarın vazgeçilmez hale geldiği bir Türkiye'ye alışmak, tabii ki kolay değil. Ama kamplaşma ve kavga olmadan da yaşamak çok zor. İç ve dış düşman bulamazsak ne yaparız? Ah nerede o eski kavunların ve karpuzların lezzeti?
|