| |
|
|
Bandırma Vapuru yolcuları, Samsun'dan sonra ne oldular?
Geçen hafta bir tanesini daha kutladığımız "19 Mayıs Bayramı" dolayısıyla, Atatürk'ün İstanbul'dan Samsun'a yolculuk ettiği "Bandırma" gemisi, yeniden yazılara konu oldu. Can Dündar bu vesileyle, sonradan yaptırılan Bandırma'nın benzerine binmiş. Hatırlatalım. Bandırma 1878'de yapılıp, 1925'te çürüğe çıkartılan ve hurda olarak parçalanan bir tekne. Samsun Valiliği, bu teknenin bir replikasını yaptırmış. Tarihi yaşamak isteyenler, sahilde bağlı duran Yeni Bandırma'yı gezebiliyor. Böyle gemi-müzeleri, dünyayı gezenler görmüştür. Yunanlılar'ın "Averof"u, İngilizler'in "Victory"si, İspanyollar'ın "St. Maria"sı, bunlara örnektir. Benim bugün değinmek istediğim konu, tarihi gemiler değil. Ben, "Tarihi Yapanlar"dan söz etmek istiyorum. Bizde hep "Tek Adam"ları öğrenmek üzerine bir tarih anlayışı bulunduğu için, Bandırma denilince, akla sadece bu geminin en önemli yolcusu Mustafa Kemal Paşa gelir. Can Dündar da, bu noktaya takılıp, Bandırma'nın diğer yolcularını hatırlatmak gereğini duymuş. Örneğin sonra Sağlık Bakanı ve Başbakan olan Dr. Refik Saydam da, Atatürk'ün yaveri Cevat Abbas da, İzmir Suikastı'nın açığa çıkarıldığı sırada Vali olan Kazım Dirik de, Bandırma'da, Atatürk'e refakat etmekteydiler. Kurtuluş Savaşı kazanılınca İstanbul'a komutan olan Refet (Bele) Paşa, sonra yollar ayrılınca, İzmir Suikastı davasında tutuklanıp, idam istemiyle yargılanmıştı (1925). 1919'da albay olan Refet Paşa da, Bandırma'daydı. Bandırma'da Atatürk'ün refakatçilerinden olan Kurmay Albay Mehmet Arif (Ayıcı lakaplı) ise, İzmir Suikastı davası sonunda idama mahkum oldu ve asıldı. Bu İstanbul-Samsun yolculuğunun öncesini merak edenler için, Murat Bardakçı'nın "Şahbaba"sını, şiddetle ve yeniden tavsiye ederim (Pan Yayınları). "Bandırma'nın Yolcuları" konusuna dönersek. 1919'da aynı hedefe doğru yola çıkıp, zafer sonrasında yolları ayrılanların öyküsü, herhalde "Zafer"in kendisi kadar ilgi çekicidir. Bu yol ayrılığının ilk aşamasını oluşturan ve Kurtuluş Savaşı'nın kahraman paşalarından bir kesimini "Muhalefet"e iten "Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası"nı, yeni kuşaklar ne kadar biliyor? Acaba Ali Fuat Cebesoy'un iki ciltlik "Siyasi Hatıralar"ını, son 20 yılda kaç kişi okudu (Vatan Yayınları, 1957)? Veya Dr. Refik Saydam'ın, 1930'ların sonunda, Şükrü Kaya ve Tevfik Rüştü Aras'ın karşısında yer alıp, Atatürk- İnönü gerginliğinde İnönü'yü tutması, kaç kişi tarafından değerlendiriliyor? Örneğin; Atatürk Dolmabahçe'de hasta yatağındayken İnönü, Ankara'dan İstanbul'a gidip, Atatürk'ü ziyaret etmek istemiştir. Ama Refik Saydam "Seni İstanbul'da öldürürler. Tren raylarına yatarım, seni bırakmam" diyerek, İnönü'yü engellemiştir. Yani "Bandırma'nın Yolcuları"nın hikayeleri ve kavgaları, başlı başına ilgi çekici bir tarihi süreci içeriyor. Bir başka mesele de, hiçbir büyük olay, "Tek Adam"larla gerçekleşmez. "Lider"in bilindiği ve geride kalan herkesin "Meçhul Asker" olduğu bir tarih anlayışı, sadece Doğu toplumlarında var. Zaten bu yüzden koca Osmanlı tarihini de "İyi padişahlar-Kötü padişahlar" çizgisi üzerinde öğrenmiyor muyuz? Ve tabii yanlış öğreniyoruz!
|