Çağdaş bir hukuk düzenine doğru
Türkiye, Avrupa Birliği uyum sürecinde baskıcı, yasakçı bir anayasayı daha demokratik bir hale getirmekle kalmadı. Liberal bir hukuk sistemi ve hukukun üstünlüğüne yönelik çok ciddi adımlar da attı. İlk yazılı anayasasını 1876 yılında yapan Türkiye, Avrupa Birliği hedefinde askeri bir müdahale sonucu hazırlanan bir anayasa ile ilerliyor. İlk yazılı anayasayı savunan Mithat Paşa, Ziya Paşa ve Namık Kemal, bunalımların tek kaynağı olarak istibdat rejimini görüyor ve anayasacı sistemin ülkenin bütün sorunlarını çözeceğine inanıyordu. Yaşanan olaylar tek başına anayasanın bir ilaç olmadığını gösterdi. Bu tespit, anayasal düzeni küçümsemek anlamına gelmez elbette. Türkiye, Avrupa Birliği uyum sürecinde baskıcı, yasakçı bir anayasayı daha demokratik bir hale getirmekle kalmadı. Liberal bir hukuk sistemi ve hukukun üstünlüğüne yönelik çok ciddi adımlar da attı. Çünkü bir ülkeyi demokratik yapan sadece bir anayasası olması değil, başta mülkiyet hakkı olmak üzere temel hakların dokunulmazlığı, düşünce ve vicdan özgürlüğünün üstünlüğü, adalet sisteminin yansızlığı gibi temel konulardır. Sonuçta, devlet dediğimiz organizasyon insanların uyum içinde, güvenli bir biçimde yaşaması amacıyla oluşturulmuş bir varlıktır ama bu varlık bireylerin temel özgürlüklerini tehdit edecek bir güce ulaşmıştır. Bu gücün sınırlandırılması, kurallara bağlanması çağdaş ulusların temel sorunu olmuştur. Türkiye, son hukuk reformlarıyla bu yolda ciddi adımlar atmakta, çağdaş bir hukuk düzeninin altyapısını oluşturmaktadır. Anayasada gerçekleştirilen son reformlar, Türkiye'yi çağdaş hukuk sistemine iyice yaklaştırdı. Açıkçası, temel bir yasa olmaktan çok, her şeyi düzenleyen bir metin olarak tasarlanmış bu anayasanın yerine geniş toplumsal bir uzlaşma ile yeni ve kısa bir metin hazırlamak en doğrusu. Ancak Türkiye'nin içinde bulunduğu ortam böyle bir girişim için henüz çok uygun görünmüyor. Bugün bu metinden memnun olmayanlar bile, böyle bir konuda 12 Eylül'ün ürünü bu anayasanın en keskin savunucusu olmaya hazır görünüyor. Yukarıda belirttiğimiz gibi, Türkiye çağdaş bir hukuk düzenine doğru kararlı adımlarla ilerliyor. Meclis gündemine gelecek olan Ceza Kanunu ön tasarısı bu paketin önemli bir parçası. Bu metinle Türkiye, ilk kez birey hakları devlet karşısında ön plana geçecek bir ceza düzenlemesine sahip olacak. Burada Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in tavrı ve çalışmaları gerçekten övgüyü hak ediyor. Ceza Kanunu reformunu, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ve İnfaz Kanunu izleyecek. Genel inancın aksine Türkiye'ye yabancı sermaye akışının önündeki en büyük engel, hukuk sistemine, bu topraklarda hukukun üstünlüğü ilkesinin varlığına duyulan güvensizliktir. O nedenle, çağdaş hukuk kuralları hazırlamakla kalmayıp bunların yaşama geçirilmesi esastır. Avrupa Birliği ile müzakere masasına oturacak bir Türkiye, hazırlık döneminde zorunlu olarak bu kanayan yaraya da çözüm bulacaktır. Çünkü bu ülke gelişme düzeyi, sermayesinin vardığı nokta, 100 yılı aşkın anayasal bir geçmişi ile çağdaş bir hukuk sistemini hak etmektedir.
NOT: Israrlı çağrılarımıza rağmen SABAH'a yönelik suçlamalarına bir açıklık getirmeyen Hürriyet'in iftiracı yayınıyla adalet önünde hesaplaşmaktan başka çare kalmadı. SABAH, kendisine açıkça iftirada bulunanlardan yargı önünde hesap soracak.
|