|
|
Kötü söz sahibine aittir
Hürriyet yazarı Ayşe Arman, özür dilemesi gerekirken, canlı yayında suçüstü yakalanmanın öfkesiyle köşesine her gün kara bir leke sürüyor
NE yazık ki, bir kez daha üzülerek, Ayşe Arman olayı ile ilgili bir yazıyı kaleme almak zorunda kalıyorum. Çünkü beni buna Ayşe Arman'ın köşesinde kara bir leke gibi duran ve günlerdir yayınlanan "Hamiş" özel notu mecbur etti. Ne diyor Hamiş'inde Ayşe Arman? "Yüksel Aytuğ, yalancı bir Sabah yazarıdır. Benden adam gibi özür dileyene kadar bu hamiş, her yazımın altında yer alacaktır." Bir kere daha yazıyorum: Ayşe Arman 8 Mayıs Cumartesi günü Kanal D'de yayınlanan "Zaga" programında "b.k", "b.ktan", "karı", "herif" kelimelerini defalarca kullanmıştır. Yeliz Yeşilmen ile ilgili yorumunda ise Okan Bayülgen'e, "Boşver baba sen o karıyı s..." demiştir. Ağzından en son çıkan "S" harfinin ardından kendi eliyle ağzını kapatmış, Okan Bayülgen de müteakip yorumunda "Sevgili izleyiciler, çoluk çocuk, yaşlı kim varsa yatırın. Hatta köşeye de bir kırmızı nokta koyalım" demiş, bu yorumuyla ortada ahlaka aykırı bir durum bulunduğunu teyit etmiştir.
PANİK PERDESİ İNMİŞ Milyonlarca televizyon izleyicisinin gözleri önünde cereyan eden bu olayın tümü bant kayıtlarında mevcuttur. Sadece ilk yazımda belirttiğim, "karını" kelimesi yerine "karıyı" kelimesinin kullanıldığını daha sonraki detaylı bant çözümlerinde tespit etmiş ve bunu bir sonraki yazımda düzeltip, "sadece bu kelime için" Ayşe Arman'dan özür dilemiş bulunmaktayım. Ayrıca; aynı gün, Ayşe Arman'ın Sabah Gazetesi'ne gönderdiği ve kendi ifadelerini içeren yazısı da gazetemizde yayımlanmıştır. Oysa Arman bir sonraki yorumunda, gönderdiği bu yazının yayımlanmadığını, kendisinden özür dilenmediğini ısrarla vurgulamıştır. Sanırım program sırasındaki "performansının" yarattığı utanç ile gözü kararmış, gözlerine Sabah gazetesinde yayımlanan yazıları göremeyecek kadar kalın bir "panik perdesi" inmiştir. Bu aşamada kimin "doğru", kimin "yalan" söylediğini kamuoyunun değerlendirmesine bırakıyorum. Ben iki gün boyunca bekledim, "Bakalım Ayşe Arman bu hatasını düzeltecek mi?" diye... Ama görüyorum ki, bu vaka son derece umutsuz. Ayşe Arman yazılarında Sabah gazetesi tarafından kendisine bir komplo kurulduğunu, karalama kampanyası başlatıldığını ima ediyor. Sanırım Ayşe Arman kendisini, gözünde fazla büyütmüş. Sabah gazetesi ve onun yazarı Yüksel Aytuğ, bütün işini gücünü bırakacak, Ayşe Arman'a karalama kampanyası başlatacak, öyle mi? Sakın hayal görme Ayşe Arman. Kimse için o kadar önemli değilsin. Hele benim için hiç! Bu arada "Sayın" Arman, ilk yazısında benden "Sabah Gazetesi muhabiri Yüksel Aytuğ" olarak bahsetmiş. Ne büyük talisizliktir ki, "muhabir" kelimesini sanırım aşağılama amacıyla kullanmış. Evet ben muhabirim. "Yazar" olmadan önce yıllarca muhabir olarak görev yaptım. Hâlâ da muhabirlik yapıyorum. Zira köşemde insanlara "haber" veriyorum. Sanırım Ayşe Arman'ın biriken özür borçları arasına, meslekteki muhabir arkadaşlarımdan dileyeceği bir özür de eklendi... Son olarak söylemeliyim ki; benim yazılarımın hedefi, televizyonda doğru ve temiz Türkçe'nin kullanılmasıdır. Özellikle hem bilgi içeren yazılarıyla hem de davranışlarıyla topluma örnek olmaları beklenen gazetecilerin, televizyonda ağızlarından çıkan her kelime büyük önem taşımaktadır. Ben sadece gördüğüm bir "yanlışlığı" dile getirip, görevimi yaptım. Ayşe Arman'ın Hamiş'inde yer alan hakaretle ilgili son kararı ise kamuoyunun vicdanı ve bağımsız Türk mahkemelerine bırakıyorum. Bu konuda bundan sonra herhangi bir yazı yazmayı da düşünmüyorum. Umarım Ayşe Arman'ın köşesinde kocaman bir kara leke gibi duran Ham iş'i, en kısa zamanda Olgun iş'e dönüşür!..
|