|
|
Ayşe Arman Zaga'yı nasıl dağıttı?
Ünlü gazetecinin Zaga'daki konuşmalarını izlerken sık sık kendimi çimdiklemek zorunda kaldım
Çünkü "Zaga" yine çok geç saatte başlamıştı ve ben gördüklerimin, duyduklarımın rüya olup olmadığını anlamak istiyordum. Program hakkındaki yorumuma başlamadan söylemeliyim ki; ben hem Ayşe Arman'ı hem de Okan Bayülgen'i "reformist" kişiliklerinden ve köşe yazarlığı ile televizyon programcılığına getirdikleri "yenilikler" nedeniyle takdir ederim. Arman'ın yazılarını da, Bayülgen'in programını da sıklıkla takip etmeye çalışır, genelde fikirlerine katılırım. İşte bu nedenle takdir ettiğim bu iki "renkli" kişiliğin "doyumsuz" olabileceğini tahmin ettiğim sohbetinden "keyif damıtmak üzere" ekran karşısına geçmiştim. Ama ne yazık ki büyük bir hayal kırıklığına uğradım. Zira programın büyük bölümü, Hürriyet yazarı Ayşe Arman'ın köşesinde izlenimlerini yazdığı "cinsel uyarı aleti"ne ayrılmıştı. Hem içerik, hem de tartışmanın üslubu ve seviyesi beni şaşırttı. Evet, "Zaga" küçüklerin uykuya daldığı bir saatte, genellikle yetişkinlerin ekran başında olduğu dakikalarda yayınlanıyordu. Ama bu ülkede "yetişkinlerin" korunmaya muhtaç olmadığını kim iddia edebilir ki? Şu gazetelerin üçüncü sayfalarına bir baksanıza... Yarım yaşanmış cinselliklerin, küfürle yoğrulmuş çocuklukların büyüttüğü şehir magandaları kentin ortasında kadınlara tecavüz edip, duruyorlar. Ben bir spor yazarı olarak statlarda küfrün kalkması için onlarca yazı yazdım. Bunun yolunun da "medyadan geçtiğini" savundum. Ama "Zaga"da gördüğüm ne? Ülkenin en saygın program yapımcılarından Okan Bayülgen ile yine en sevilen köşe yazarlarından Ayşe Arman'ın neredeyse her cümlesinde "b.k" kelimesi geçiyor. Hele Ayşe Arman'ın program sırasında Okan Bayülgen'e söylediği "Bırak baba, sen kendi karını s.." diye başlayan bir cümlesi vardı ki, Bayülgen dahil herkes şoke oldu. Ve ardından ne oldu? Bayülgen yerinden kalkıp şu "tarihi" konuşmasını yaptı: "Aslında ben televizyonlarda sansüre karşıyım. Her şey söylenmeli. Bir gün ben de kalkıp, o dikdörtgen kelimeyi burada söylemek istiyorum. Ben onu söyleyeceğim ve ana kumandadakiler şalteri indirmeden önce o kelimem burada, havada asılı kalacak ve üzeri buzla kaplanacak. Sonra ben de dönüp arkamı gideceğim" dedi... Bayülgen'in "o günü" beklemesine gerek kalmamıştı. Eminim benim gibi pek çok kişi o anda ekran başında buz kesmişti... Bu arada iki çift lafım da Kanal D yönetimine olacak. Canlı yayınlardaki istenmeyen sözlerin ve görüntülerin izleyiciye ulaşmasını engelleyen "profile" sistemini niçin kullanmıyorsunuz? Eğer televizyon kanalları otokontrol sağlayamazsa, doğal olarak RTÜK'ün şeriat kılıcına boyunlarını uzatmak zorunda kalırlar. "Ekran karartmaya" sonuna kadar karşıyım. Ama ekranın hayatımı karartmasına da...
|