Türkiye'de çocuklar ya bodur ya şişman
Prof. Dr. Özdemir İlter: "Türkiye'de çocuklar çok ciddi beslenme bozukluğu yaşıyor. Yanlış beslenme yüzünden çocuk, ya bodur kalıyor ya da aşırı şişmanlıyor" diyor. Yaşamının ilk üç yılında iyi bakılan, sağlıklı beslenen çocukların günümüzdeki ortalama ömrü, 90 yılı buluyor
Türkiye'de her yıl 1.5 milyon doğum gerçekleşiyor. Sağlık, doğum öncesinde başlıyor ve ölünceye kadar devam eden bir süreci simgeliyor. Günümüzde ülkelerin gelişmişlik düzeyleri; o ülkenin ticari kapasitesi, kişi başına gelir düzeyi ve ortalama yaşam süresi gibi göstergelerden daha önemli bir parametre ile, bebek ölüm hızı ile değerlendiriliyor. Bebek ölüm hızı, sadece çocuk sağlığının genel göstergesi olmayıp, aynı zamanda o ülkenin eğitim düzeyinin de göstergesi olarak kabul ediliyor. Türkiye'de son 50 yılda bebek ölüm hızlarındaki değişmelere bakarsak, 1945 yılında bin canlı bebekten 260 tanesinin bir yaşına gelmeden hayatını kaybettiğini görüyoruz. Bu oran, 1965-1970 yılları arasında binde 150, 1985-1990'larda ise binde 37'ye düştü. 9 Aralık 1994'te TBMM'de, 27 Ocak 1995 tarihinde, Bakanlar Kurulu'nda onaylanan Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin birinci maddesi, "Ben çocuğum. 18 yaşına kadar vazgeçilmez haklara sahibim" ifadesiyle başlıyor. Bu vazgeçilmez hakların başında, "sağlıklı yaşam hakkı" ilk sırayı alıyor. Bu yazı dizisi, sağlıklı yaşam hakkına sahip tüm çocuklar için hazırlandı. Amacımız, geleceğin sağlıklı ve eğitimli bireylerinin, daha dünyaya gelmeden bu hakka sahip olduğunun bilincine varmak. Biliyoruz ki, sağlıklı toplumlar, sağlıklı nesiller ile mümkün. Dileğimiz, her çocuğun sağlıklı yaşam hakkına sahip olması...
Sağlıklı bebeklik; sağlıklı çocukluk, sağlıklı erişkinlik demek. Peki, bir çocuk, nasıl sağlıklı doğar ve nasıl sağlıklı yaşar? Bu konuda anne ve babaya düşen sorumluluklar neler? Hiç kuşkusuz, bu sorumluluk hepimizin. Anne ve baba olmayı planlayanların, anne ve babaların, öğretmenlerin, yani bizim... Doğum öncesinde başlayan sağlıklı yaşama hakkının, sonrasında sürmesi, bilinçli toplum ve toplumu oluşturan bireylerin çabasıyla yakından ilgili. Tıp fakültesinden 1958'de mezun olan, tam 38 yıldan beri çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı (pediatri uzmanı) olarak çocuklarla iç içe yaşayan Prof. Dr. Özdemir İlter, "Hocaların hocası" olarak tanınıyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden yakın zamanda emekli olan Prof. Dr. İlter, çocuklar için, çocukların sağlıklı kalmaları için çalışmaya devam ediyor. Son 46 yılın bir değerlendirmesini yapmasını istediğimizde bakın neler söylüyor:
AŞI YAPTIRILMASI ŞART "Çiçek hastalığı 1977'de, çocuk felci de günümüzde, hemen hemen dünyadan silindi. Kızamık ise, bağışıklık sistemi sarsılmış, iyi beslenmeyen, daha çok kırsal kesim çocuklarda öldürücü sonuçlara kadar varıyor. 1960- 70'li yıllarda, yaz geldiğinde hastanede özel servisler açardık. İshal ile gelen çocuklar ile dolardı servisimiz. Kışın ise, difteri ile boğuşurduk. Difteri korkunç bir hastalıktır. Felçlere, kalp hastalıklarına yol açar. Ama bugün derste öğretmek için bile, difteri vakası bulamıyoruz. Eskiden her iki yılda bir kızamık salgınları olurdu. Hâlâ, aşı ile önlenebilir hastalıklar sorun olmaya devam ediyor. Bir de hepatit A ve B'yi unutmamak lazım. 1960'lı yıllarda, sağlıklı doğan 1000 çocuktan 250'si bir yaşını göremeden ölüyordu. Şimdi bu rakam 25'lere indi. Ama Türkiye'nin en yakın komşusu Yunanistan'da ve İran'da 10'un altında."
HAMİLELİK ÖZEN İSTER Çocuk sağlığı, annenin yumurtasında ve babanın sperminde başlar. Eğer her ikisi de sağlıklı ise, bu süreç, rahmin içinde de, anne karnında da devam ediyor. Çocuk için en hassas evre; hamilelik döneminin ilk üç ayı. Annenin en küçük hastalığı, ateşlenmesi, bir enfeksiyon geçirmesi bile bebeğin sağlıklı gelişmesini engelleyebilir. Anne hamilelik sürecinde çocuğunu genellikle iyi koruduğu taktirde, 40 haftanın sonunda, ortalama üç kilogram, 50 santimetre boyunda, bir canlı meydana geliyor.
İLK ÜÇ YIL ÇOK ÖNEMLİ Peki, Türkiye'de çocukları gelecekte de bekleyen ve bir an önce çözülmesi gereken sağlık sorunları neler? Bunun cevabını Prof. Dr. İlter şöyle veriyor: "Türkiye'de çocuklar çok ciddi beslenme bozukluğu yaşıyor. Yanlış beslenme yüzünden çocuk, ya bodur kalıyor ya da aşırı şişmanlıyor. Bunun üstüne bir de enfeksiyonlar ekleniyor. Çocuğun hastalanma sürecini; ülkenin hijyen, beslenme, temiz su ve içinde yetişilen ortam koşulları etkiliyor. Beş çocuklu bir evdeki ekonomik koşullar ile iki çocuklu evin ortamı birbirinden farklı. Çocuğun, doğumdan sonraki ilk üç yılında, bakımı gerekli düzeyde olursa, anne sütünü en az altı ay içer, iyi beslenir, sevgi ortamında büyürse, yaşam beklentisi günümüz için 90 yıldır. Ve dünyamız çocuklara bunu verebilecek güce sahip. Aileler, doktorlar, öğretmenler, eğitim ve sağlık politikası, sağlıklı nesiller yetiştirmeye göre programlanmalı. Okullarda nehir uzunlukları ve dağların isimlerinden önce, çocuklara sağlıklı beslenme öğretilmeli, sağlık dersi koyulmalı. İyi beslenen, iyi eğitim alan ve sevgiyle büyüyen çocuk, hem kendi sağlığını, hem de toplum sağlığını koruyacak bilince sahiptir. En basit insanlık hakkı olan "temiz içme suyu" bile, günümüzde ulaşılmaz hale geldi. Bu konuda acil önlem planları uygulanması gerekiyor."
|