İki demeç bir fotoğraf!
Galiba biz güzellikleri bırakın yaşamayı görmek bile istemiyoruz. Karalıyoruz, çirkince saldırıyoruz. Oysa dünya güzellikleri yaşıyor. Şimdi bir fotoğraftan söz edeceğim. Sevgili Nihat Kahveci, Murcia'yı yıkan gollerini attıktan sonra saha kenarına geldi, John B. Toshack'ın elini sevgiyle sıktı. Oysa, Murcia küme düşüyordu. İşte bizim düyamızda bu güzelliğe yer yok. Çünkü, Türkiye'de olsaydı şu olurdu: Kahveci topa girmez, atacağı golleri atmazdı. Yani kendisine iyilik yapan Toshack'a iyilik yapmak için futbol oynamazdı. Kafanız karıştı değil mi!... Gelelim iki demece. İlki Ergun Gürsoy'a ait: "Yaşadığımız bu utancı Galatasaray'a yaşatanları, tarih yazacaktır." Bu mesajın adresi Fatih Terim. Kamu vicdanı adına şunu da yazmaya mecburum: 100 yıllık G.Saray tarihinde camiasına en büyük mutlulukları yaşatan kişi Terim'dir. Bunu tarih yazıyor. Ama bay Gürsoy'u da tarih yazıyor. Şu, Malatya ve Trabzon maçlarında verilen Tofaş arabalarının ne olduğu konusunu, G.Saraylılar'ın yaşadığı utancı da tarih yazıyor. İkinci demeci en sona bıraktım. Çünkü, konumuz Mircea Lucescu. Şimdi bir anektod: Gençler maçının iki gün öncesi. Telefonla beni arayan Lucescu dedi ki, "Fotomaç'ta ki görüşünü okudum, 3. Devre'de ki yorumunu dinledim. 'Hakemler artık Ali Aydın'ın etkisinde kalıp çok önemli pozisyonları ve penaltıları vermeyecekler, Beşiktaş'ı 2. bile yapmayacaklar' diyorsun. Şunu anladım ki, haklısın. Hakemler Be şiktaş'ı şampiyon yapmayacak!" İki gün sonra Lucescu, Gençler maçı sonrasında "Şampiyon olmamız çok zor" diyerek teslim oldu. Bay Lucescu'nun bu görüşü hem doğru hem yanlış. Yanlış şu: G.Saray maçı hakem hatalarıyla alındı. Fener, Rize'de hakem hatalarıyla kaybetti. Doğru olan da şu, Beşiktaş maçını yöneten her hakem, penaltı pozisyonları konusunda inanılmaz çelişki yaşıyorlar. Yani Ali Aydın gibi hakemliği bırakmak istemiyorlar!!! (Menajer Sinan Engin, geçen yıl "Korkma Kuddusi arkandayız, seni korurum" diyordu. Bu sene ise hakemlere saldıran o!...)
Dersimiz Beşiktaşlılık Aslında Lucescu'nun herkesin ıskaladığı demeci şuydu: "Ölmek isteyen varsa, İnönü'ye gelsin maç izlesin!" Yooo!.. İnönü, güzelliklerin yaşandığı güzel bir stad. İnönü'de seyirci de güzel. Aralarında çirkin insanlar yok mu; var. Hele Başkan Bilgili'ye yalakalık yapmak isteyen, menajer Sinan Engin'e, "Gördün mü ağbi..." demek için çirkince saldıranlar da var. (Gençler maçı çıkışında böyle biri bana arkadan saldırdı. Polisin gözaltına aldığı bu kişiyi karakoldan alıp evine yolladım. Bunu niye yaptım derseniz şunun için: Beşiktaşlı olduğunu zanneden bu çirkin adam, Beşiktaşlılığın ne olduğunu anlasın diye!. ) Güzellikten bahsettik. Devam edelim.. Harika bir fair-play olayı yaşandı. Samet Aybaba'nın "Bana vereceğiniz maaşı Tevfik Lav'ın eşine verin" önerisine Konya yönetimi şu cevabı verdi: "Lav'ın resmini kulübeye asacağız." Duygu sömürüsü bu kadar çirkince yapılmaz. Tevfik Hoca'nın eşine para vermemek, duygusal baskı yaparak maç kazanma düşüncesi beni rahatsız ediyor. Son söz: Gelinen noktanın tek sorumlusu Bay karanlık adamdır. Daha dün ne diyordu; "Ben hakemlerimden rica etmem. Onlara emrederim..." Bakın neler oluyor! Karanlık adamın emireri bay Aydın TV starı bile oldu!..
|