Maziden bir aşk cinayeti!
Her saat, her an siyaset konuşup yazan biri değilim ama. Seçim, geçim, yasaklar falan.. Bugün, her yol ve yazı, "seçim yasakları"na, devamında da Türkiye'ye çıkacağından, sınır ötesi bir hikaye yazmak istiyorum... Hem de aşk, intihar, cinayet üçgeninin anlatıldığı bir hikaye "uzak bir ülke"de yaşanmış gerçek bir olay bu. Kaynağımız da Bilgi Üniversitesi kurmaylarından Halit Kakınç'ın Sultangaliyev kitabı.. İki ciltlik kitabın satıraralarında dolaşınca bir kez daha anlıyoruz ki bazen hiçbir şey göründüğü gibi değil, dosyaya geçmiş hiçbir olay da kayıtlardaki gibi değildir! Ve yine kitaba konu olan kahramanızın, Sultangaliyev'in bir sözü vardır ki, tüyleri diken diken edecek cinsten "Sevmemek insanı mantıklı yapar.. Nefretse insanı aptallaştırır!" Neyse, Halit Kakınç, tanıdığımdan beridir ki dost sohbetlerinde, siyasi muhabbetlerde Sovyet fikir ve siyaset adamı "Sultangaliyev"den bahseder dururdu.. On küsür yıldır da bir kuyumcu titizliğiyle (özellikle de Attila İlhan'ın yazıları) Sultangaliyev hakkında araştırmalar yapardı. Sonunda ardı ardına iki ciltlik bir kitap yayınladı, deyim yerindeyse "yazıp da verdi" böylece kayda geçirdi. Sovyet ihtilalinin önderlerinden ve bir Kırım Tatarı-müslüman olan Mirsad Sultangaliyev, özetle, "milli ve dini komünizm"den, yani, Türkçülük ve müslümanlıktan sözettiği için, Stalin tarafından dışlanmış ve kendi başına bırakılmış; eziyetler görmüş, sürgüne gönderilmiş "bahtı kara" bir kuramcı, bir ihtilalci ve devlet adamıydı. Toplam sekiz yüz sayfalık kitabın genelinde Sovyet Devrimi'nde yaşananlar, Sultangaliyev'in fikri makaleleri, siyasi dışlanmışlığı anlatılıyor ancak (hani seçim yasakları var ya!) biz bugün Sultangaliyev'in işlediği bir "aşk cinayeti"ne ve bu cinayetin, Sovyet kurmaylarınca örtbas ediliş öyküsüne zoom yapacağız.. Meraklısına tabii!!! Ben müthiş buldum, siz de sıkılmazsınız umarım!
*** Sultangaliyev, yaşamı boyunca iki kadın sever ve iki kez evlenir.. İkisi de Tatar olan eşlerinden birinin adı Rauza, diğeriyse Fatima İrzina. Rauza'ya marazi bir tutkuyla bağlanan Sultangaliyev'in ondan bir çocuğu da olur ancak değişik zamanlarda iki kez ihanete uğrar. Uzun bir süre ihanet acısı çeker, intihar etmeyi de düşünür ama sonunda, tüm bunlara yol açan adamı, yani Rauza'nın sevgilisi olan Doktor Oruciev'i öldürür. Karısını da terkeder.. Fakat, o yoğun politik ve ihtilalci ortamda, bu cinayet örtbas edilir. Hazretler, bir Sovyet önderi ve kahramının "cinayet"le suçlanmasına, katil ilan edilmesine toplum içinde "rencide olacağı" endişesiyle razı gelmezler. Ve ilginçtir, bütün bunlar Sultangaliyev'in kendi yazdığı makalesinde ortaya çıkar.. "Ben bu cinayeti neden işledim anlatayım! 1913 yılında yeraltı çalışmaları yaptığım sıra genç bir Tatar kızı ile tanıştım. Adı, Rauza idi.. Çalışmalarımıza yardım ediyor, bildirileri yayıyor ve saklıyordu.. Ona aşık oldum. Aşkımı açtığımda gözyaşlarına boğularak geçmişte yaşadığı trajedileri anlatmaya başladı.. Altı yaşından itibaren erkeklerin çektirdikleri işkenceleri anlattı. Kendisinden beş yaş büyük üvey kardeşinin ona nasıl tecavüz ettiğini de.. Onunla evlendim. Karanlık çocukluk yıllarından konu açıldığında, onu teselli eder rahatladırdım. 1917 Haziran sonlarıydı.. Beni aldattığını öğrendim. Bir öğrenciyle.. Ayrılmaya karar verdim. Kalbim kırılmıştı, o benim ilk aşkımdı, çocuğumuz vardı. Bağışladım.. Yeniden biraraya geldik. Bana ilk günden itibaren kendisini tatmin edemediğim için başkasıyla yatmak zorunda kaldığını söylemişti. Boşamadım, boşarsam daha da düşecekti. Ama tam bir yıl ızdırap çektim, Sonra o öğrencinin kim olduğunu öğrendim ve uzun uzun düşünüp öldürmeye karar verdim, çünkü ben yaşamak istiyordum. Ruhen katledilmiş durumdaydım. İçimdeki ses, 'Eğer bunu yapmazsan adam değil, kirli bir bez parçasısın' diyordu.. Ve Moskova'ya geldim, adresi buldum. Tabancamla evine girdiğimde, kirli ve dağınık bir oda gördüğümde, 'bu da benim gibi baldırı çıplağın teki' diye düşündüm. Elimi salladım ve dışarı çıktım. Ne var ki birkaç gün sonra bambaşka bir şey öğrendim. Eşimi kandıran bir başka kişi Doktor Oruciev'di. Rauza bir tavsiye almak için kendisine gitmiş o da tavsiye yerine ilaç vermiş! Ve ben Oruciev'ı kendi evinde öldürdüm. Gittim teslim oldum. Müslüman komünistlerin arasında katiller saklanıyor denmesini istemiyordum. Mahkemeye çıkmayı arzu ettim. Müslüman İşleri Komiseri Mollanur Vahidov olanca direnmeme rağmen bu işin kapatılması için ısrar etti.. 'Ne olmuş yani, azılı bir eşitlikçi eksildiyse' dedi kaşlarını çatarak.. Karımdan ayrıldım, herkes kendi yoluna gitti.. Evet rahatlamıştım.. Kendimi gerçek bir insan olarak hissettim.. Ne var ki kafamın içindeki düşünceler öylece kaldı. Gerçekleri öldüremezdim.."
*** Evet, doğrusu ben soluk soluğa yazdım, eminim siz de soluk soluğa okumuşsunuzdur.. Sonsöz mü? Hadi yine Sultangaliyev'in öyküsünden mülhem geçelim kayda.. Bir insanın vücudunu yok edebilirsiniz ama ruhunu asla!
|