Fatih Terim ve vefa.!
Özel bir kimliği, özel bir başarıyı zirvedeyken ya da mutluluk verirken alkışlamak kolay.. Daha doğrusu moda! "Zirve"den indiği ya da "başarısız" sayıldığı günlerde protesto etmek, tukaka çekmek "modası geçti" demek de çok kolay! Ama!. Şu ya da bu biçimde, yani, talihsizlik ya da hatalar sonucu başarısızlığa düşen o "özel kimlik"i, (mazideki efsane günlerini ve koca bir ülkeye yaşattığı "çocuk sevinçleri"ni hatırlayarak) ayakta alkışlamak, omuzlara alıp uğurlamak, güle oynaya göndermek ve vefa göstermek çok zordur. Ve benim güzel yurdumda nedense zora gelinmez ve bu zoru başarmaya pek yanaşan olmaz! Yaşamın her alanında ya da pek çok sektörde (!) olduğu gibi.. Ve yakın bir örnek olarak Fatih Terim'in başarı ve başarısızlık (!) yolculuğundaki gibi.. Hemen hemen her saat, her saniye gelip geçenlere baktıkça, okudukça, "vefa"nın sahiden de artık sadece bir semt adı olduğuna inanası geliyor insanın.. Tanrım, bu ne vefasızlıktır, bu ne kadirbilmezliktir diyecek oluyoruz! * * * Evet, evet, konuşulanlara, yazılanlara şöyle kıyısından köşesinden bir baksanız dahi Terim Hoca'nın, "vefasızlık cenderesi" altında nasıl da sıkıştığını kolaylıkla görürsünüz. (Ki vefadan biraz anlayan ama "topa dair" yazı okumaktan ve koşturmaktan pek anlamayan biri olarak ben dahi görüp kahroluyorum!) Ama bildiğim ve anladığım bir şey daha var Bir gün, bu ülkenin, bu ülke insanının "sevinç tarihi" yazılacaksa... 1996-2000 yılları arasındaki Milli Takım ve Galatasaray'ın evrensel başarıları hiç es geçilmeyecek, o Fatih Terim'li yıllar "altın harfler"le kazınacaktır tarih sayfalarında. * * * Fatih Terim, bugün son kez iniyor sahaya. Sessiz sedasız, seyircisiz ve en vefasız bir "son"la Galatasaray'dan ayrılıyor. Kimi "keskin kalemler" zil takıp oynuyor, kongre telaşına düşen Galatasaray'ın anlı şanlı kimi yöneticileri de "umurumda mı dünya" diyor. Singapur'dan, Kamboçya'ya Kamerun'dan Meksika'ya kadar yeryüzünün pek çok noktasında Galatasaray'ın ve dahi Türkiye'nin adının dillere nakşedilmesinde "ağır top" olan bir kaptanın mazisine tek bir selam dahi çakılmıyor, ardından bir bardak su dahi dökülmüyor. Futbol cemaati için "muhteşem" sayılan bir kupayı, UEFA Kupası'nı, futbolcularıyla birlikte uzak bir Avrupa kentinde taşıdığı gece. Milyonlarca insanı mutluluktan çocuklaştıran, başarıya hasret bir toplumun "başarı sarhoşluğu"ndan zil takıp oynamasına neden olan bir teknik direktör. Bence heykeli dikileceğine, bir cumartesi maçında sıradanlaştırılıyor, tüketiliyor. Minik bir uğurlamaya, oturarak alkışlamaya dahi gerek görülmeden. * * * Sahiden şu son bir iki yıl içinde nasıl bir takım yönetti, kimleri transfer etti. Kimi oyundan çıkardı, kimi oyuna aldı, ne yaptı, ne etti fazlaca bilmiyorum! Gerçek olan, Galatasaray'ın zirvede olmadığıydı.. Ama bir başka gerçek olan da mazide saklıydı.. Tam beş yıl boyunca Terim'li bir Galatasaray'dan, Avrupa devi Milan'ın başındaki Terim'den sözetti dünya. Verdiği terden, alnındaki terden, Galatasaraylı futbolcuların sevinç terlerinden, rakip takıma korkudan yaşatılan terden, coşkudan sırtta biriken terden. Ama o terler ki kolaylıkla kurudu gitti! * * * Oysa, Fatih Terim'in yaşam yolculuğunda "ter" çok önemliydi!!!. 1930'lu yıllar.. Dede Hasan Terim, çalışmaktan helak olmuş bir vaziyette bir gün nüfus memurunun karşısına çıkmıştı.. Soyadı saptanacaktı.. Adana'nın kavurucu sıcağı bir yana, hayat kavgasında alnındaki teri fazlasıyla akıtan Hasan Usta'ydı o.. Belli ki o eski zaman nüfus memuru da şaşırmıştı; o alın ve yanaklardaki tere.. O gün, soyadı kayda geçti; Terim.. Zaten, Adana, zor da olsa çalışmanın, tutunmanın kentiydi.. Doğu ya da Güney'in, Batı'ya açılan penceresiydi.. Ne ilginç ki, dokuz yaşında hatalı bir enjeksiyon sonucu bir ayağı sakat kalan Baba Talat Terim"de yıllarca ter akıtacaktı fazlasıyla.. Seyyarcılık kunduracılık, Sabancı fabrikalarında hamallık ve sonraki yıllarda da abonman bilet satıcılığı... Ve tüm bu "terli yıllar"a Fatih Terim de tanık olacak, "terli zamanlar"ı Fatih Terim de yaşayacaktı. Çocukluğunda da ilk gençliğinde de adamlığında da.. Ve o terler bazen mutluluktan akıtılacak, bazen de vefasızlık karşısında kahrolduğunda. Güle güle Terim...
|