|
|
Edebiyat sahnede!
Denizcilik tarihinin en hazin faciasına adını veren "Titanik"e, birinci sınıftan bilet alıp da "geminin kalkış saati"ne yetişemeyen ve böylece "ölüm"den dönen Osmanlı doktoru ve paşası kimdi? Ya peki, 18'nci yüzyılın ortalarında Galata Kulesi'nin hemen ardında, daracık bir sokakta çok katlı ahşap bir evde doğup da, ardından Fransa'ya göç eden, 1789 Fransız İhtilali'nin neferleri arasına katılıp da (idama, giyotine karşı durduğu için) kısa bir süre sonra "karşı devrimci" ilan edilip giyotinle kafası kesilen ve belki de "ihtilal, önce çocuklarını yer" özdeyişini doğrulayan ünlü Fransız şairinin adını biliyor musunuz? 70'lerden 90'lara kadar özellikle İstanbul-İzmir arasında seferler yapan, "at otomobilini hangara, çık güverteye, git gidebildiğin yere" konforunun, (yani, şehirlerarası arabalı feribotun) öncülerinden olan ünlü Ankara gemisini, ne zaman, nereden, nasıl aldık? Bu feribotun İkinci Cihan Harbi döneminde Amerikan hastane gemisi olarak kullanıldığını, Japonların Pearl Harbor bombardımanından son anda kurtulduğunu "Marshall yardımı" sırasında Türkiye'ye armağan edildiğini. Ve yıllar yıllar sonra "röntgen odası" olarak kullanılan bölümdeki kurşun plakaların, Haliç Şadırvanı'nın çatısına "işe yarar bir biçimde" yerleştirildiğini biliyor muydunuz? Son bir soru. Çanakkale açıklarında, Norveç bandıralı bir gemiyle çarpışarak, içindeki 81 denizciyle Boğaz sularına gömülen Dumlupınar Denizaltı'sında görevli bir teğmenin, Gelibolu kıyılırında yaşayan genç bir kıza olan aşkına, bu sevdanın "denizaltı projektörleri" sayesinde aydınlanışına(!) ve ne yazık ki "facia"yla birlikte bu "roman gibi aşk"ın son bulmasına ne dersiniz?
***
Evet. Sahi kimdi o şanslı Osmanlı paşası.. "Paris'te kafası kesildi, İstanbul'da göbeği.." dizelerine konu olan Fransız şair. Maceradan maceraya yüzen Ankara gemisinin akibeti. Dumlupınar odaklı büyük aşkın kahramanları.. Bu soruların ve anlatımların cevabını, devamını merak ediyorsanız edebiyatı ve kırıklıklarımızı sahneye taşıyan, şova dönüştüren Sunay Akın ve Nihat Sırdar'ın gösterisini izlemelisiniz. Salon full.. Türkiye'nin dört bir yanındaki üniversite anfileri tıkabasa doluyor.. Sunay'a, Nihat'a yetişmeye çalışıyor öğrenciler.. Hafta ortasında (nihayet) İstanbul'da, Beşiktaş Kültür Merkezi'nde sahneye çıktılar, bu kez sadece üniversite öğrencileri değil, her kesimden her keseden izleyici, yine ağzı açık dinledi bu "edebiyat şovu"nu. Kardeşim Sunay ve Nihat, dosta düşmana adeta nispet yapıyor! Sahne ve ekranlarda hep "cıvıklığın" galip geldiğini düşünürüz ya, bu görüşü ters yüz ediyorlar! Efendi efendi, bilgece, neşeyle, hem nalına hem mıhına ayaküstü bir temaşa sanatı sergiliyorlar.. Biri bırakıyor sazı, diğeri başlıyor. Best FM Radyo'nun da sıkı programcılarından olan Nihat, yakındığımız, tükettiğimiz, garipsediğimiz ne varsa hayatta, bir bir dalgasını geçiyor, hatırlatıyor, yüzümüze vuruyor.. Muhteşem şiirleriyle tanıdığımız Sunay'sa, belleğinde, cebinde yüzyıla, yüzyıllara dair ne kadar bilgi varsa, az biraz teatral ve hitabet yeteneğini kullanarak saatlerce anlatıyor anlatıyor, anlatıyor. Şiirler okuyor, barkovizyona slaytlar yansıtıyor, fotoğraflar üzerindeki ayrıntılara değiniyor ve ortaya hem güldüren hem düşündüren hem ağlatan harikulade bir performans çıkıyor. Mesela, yine İkinci Savaş sırasında bombalanan Londra Kütüphanesi'nin harabeye dönmüş yığınları arasında kitap seçmeye çalışan Londra'lı kitapseverleri gösteren fotoğraf altında duruyor ve o "kitap delisi"ne, delilerine selam çakıyor! Özeti, "içi boşaltılmak istenen, tüketilmeye çalışılan" edebiyatı ve tarihi sahneye taşıyor Sunay Akın. Pekala da büyük bir ilgi odağı oluşturuyor.. Haaa, zaman zaman, salondan bir sinek vızıltısı yükseliyor ama onun da üstesinden geliniyor!
Dipnot; Sunay Akın'ın da yazı ailesinde olduğu Nokta Dergisi'ne, gecikmiş bir iyi niyet temennisi diliyorumYazıya, insanlığa adanmış tüm girişimler gibi Kaptan Ümit Zileli ve ekibinin de, hummalı çalışmalarını hiçbir koşulda noktalamamalarını dilerim..
|