| |
|
|
Yüzlerce eser nasıl yok oldu?..
Bazı yakınlarının, "Hayattayken böyle bir şey yapmanın ne gereği var, vasiyet edersin, sen göçtükten sonra arzun yerine getirilir" dediği biliniyor. Yine de Sakıp Sabancı onları dinlemedi ve ölmeden önce evini yani ünlü 'Atlı Köşk'ü müze haline getirdi. Sanat severlerin, öğrencilerin birbirinden değerli o eserleri hayranlıkla izlemesine şahit oldu. Rahmetli Sabancı'nın bu kararı yerindeydi. Çünkü sanatın ve sanatçının değer kazanması ve korunması için özel sektörün de işin içinde olması gerekiyor. Peki sadece devlete ve siyasetçiye bırakılan bir sanat-kültür ortamında neler olabilir? İşte bir örnek...
***
CHP henüz atılımcı ruhunu kaybetmediği bir dönemde, 1938-1943 yılları arasında 'Yurt Gezileri' adlı bir kampanya düzenler. Halkın sanatçıyla buluşması ve ülkenin farklı 'halleri'nin sanatçı gözüyle saptanması için çok sayıda ressam ülkenin dört bir yanına dağılır. Kimler yoktur ki aralarında: Bugün tabloları milyarlar eden Cemal Tollu'dan Hikmet Onat'a, Bedri Rahmi'den Avni Arbaş'a tam 48 ressam. Kayseri'ye gideni de vardır, Siirt'e de... Bir iki ay oralarda kalırlar. Ve 6 yıllık süreçte toplam 675 eserle geri dönerler. Ne muhteşem, ne görkemli bir girişim değil mi? Sanki Nazım Hikmet'in 'Memleketimden İnsan Manzaraları' adlı anıtsal yapıtı resimlerle görselleşmişti. Bu arada tartışmalar da olur. Örneğin Balıkesir'e giden Abidin Dino, bir 'ibrik serisi' yapmıştır. İsmail Hakkı Baltacıoğlu ile Nurullah Ataç, "Yahu yapa yapa ibrik mi yaptın" diye sanatçıyı eleştirince Dino cevap verir: "Orada su musluktan akmaz. Doğumdan ölüme köylünün hayatında ibrik vardır."
***
Sonra ne oldu dersiniz? 1944'te toplu halde Ankara'da sergilenen resimler daha sonra bir depoya kaldırılır. Üst üste yığılır. Derken CHP bunları 150 bin liraya Eğitim Bakanlığı'na satmaya çalışır. Ama mümkün olmaz. Eserler defalarca oradan oraya taşınır. Hatta halkevinin yağmurda damı akan çatı katına dahi yığılır. Bu arada kafasına esen tablolardan beğendiklerini alıp götürmektedir. Sonuçta eserler yok olup gider.
***
'Yurt Gezileri'nin içimi sızlatan öyküsünü Nilüfer Öndin'in yazdığı "Cumhuriyet'in Kültür Politikası ve Sanat: 1923-1950" (İnsancıl Yay.) adlı kitapta okudum. Acaba şöyle diyebilir miyiz: Sabancı topladığı eserlere gözü gibi baktı. Çünkü her birinde dolaylı yoldan kendi emeği de vardı: Trilyonlar yatırmıştı onlara! Bürokrat ya da partili ise kendi parasını değil halkın parasını kullandığı için umursamama lüksüne (!) sahip olabiliyor.
|