Aydın Doğan'da ve eleştiri dolu
Geçen hafta Pazar günü yayınlanan yazıma, Aydın Doğan'dan çok sert ve (bana göre) acımasız bir yanıt aldım. Yayınlayabileceğim vurgusu yapıldığı için Doğan'ın açıklamasını ve kendi yanıtlarımı sizinle paylaşmak istedim. İtalik yazılar, Doğan'ın sözlerini içeriyor. Bu diyalog yarına sarkacak... Sayın Semerci Günlerdir yazdığınız yazılarla, bizim Sabah Grubu'nu ele geçirmek veya yok etmek gibi bir girişimimiz olduğu, bunu başaramayınca da "size savaş açtığımız" izlenimini yaymaya çalışıyorsunuz.
Evet böyle düşünüyorum. Elimdeki veriler, şahit olduğum olaylar böyle bir kanaat oluşturuyor. Bunun neresi yanlış? Düşünün, Sabah'ta kaldığınız 18 ay boyunca gazetelerinizde Sabah ve Bilgin aleyhine tek bir kelime yayınlanmıyor. Ne zamana kadar? Sabah'ı terk ettiğiniz güne kadar. Kamuoyuna özeleştiri borcunuz var. İkincisi. Sabah'ın ölüm fermanı sayılacak bir yönetici grubunun Sabah'tan ayrılarak Vatan'ı kurmasını, bizzat teşvik ettiniz. Nasıl oluyor da bu gazetede çalışanların farklı düşünmesini bekliyorsunuz? Bağımsızlığınızı korumaya çalıştım Biz hiç bir zaman Sabah'ı ele geçirmeye çalışmadık. Tam aksine Dinç Bilgin'in zor günlerinde o grubun yaşaması için ve çalışanların mağdur olmaması için elimizden geleni yaptık. Bunu ispatlamak için size Dinç Bilgin'le yaptığım protokolün tam metnini yolluyorum. O protokolü ön yargısız bir gözle okursanız Sabah Grubu için ne düşündüğümü anlayabilirsiniz. Ayrıca hem Sabah Grubu'nu kurtarmak hem de devlete olan borcunu ödemek için ne gibi yükümlülüklerin altına girmeyi kabullendiğimi, Sabah'ın editoryal bağımsızlığını korumak için ne gibi önlemler aldığımı görebilirsiniz.
Kamuoyuna mal olan bilgilere dayanarak soruyorum: Siz Dinç Bilgin'e, 'Mehmet Emin Karamehmet ve Turgay Ciner ile anlaşmanı boz, birlikte olalım' dediniz mi? Zor duruma düşmüş rakibinizin yaratabileceği boşluğu doldurmaya yönelik adımlar atmanız, ticari bir faaliyet olarak kabul edilebilir. Ama attığınız adımları, "çalışanlara yardım, etik değerler" gibi kavramlarla açıklamak bana inandırıcı gelmiyor. Özür dilerim ama siz bir vakıf yöneticisi değilsiniz ki, tam tersi binlerce ortağı olan şirketleri yönetiyorsunuz. Sabah'a yönelik atılan tüm adımları sadece "hayırseverlik" ile açıklayabilir miyiz? Kızdığınız iki yazım, Sabah'ın batması durumunda, gerek dağıtımda, gerekse reklam pastasında, Doğan Grubu'nun hangi konuma geleceğini gösteren bir simülasyondu. Bana göre siz kaybettiniz. Kazansaydınız, Türk medyası iyi bir yapıda olmayacağını, mevcut durumun sizin için bile pozitif bir gelişme olduğunu düşünüyorum.
Peşkeşi eleştireni karalıyorsunuz! Size soruyorum. Bugün TMSF ile komik kira bedeli karşılığı anlaşma yapmaya çalışan Turgay Ciner acaba hangi garantileri vermeyi kabul etmiştir? Yılda 10 milyon dolar gibi komik kira bedelinden daha yüksek kiralama teklifi veren var mı diye yok mu diye bakılmış mıdır? Siz sayfalarınızda doğalgaz anlaşmaları pahalıya yapıldı diye insanlardan hesap soruyorsunuz. Peki devletin elindeki bir değeri böylesine komik bir kira bedeliyle peşkeş çekilmesine itiraz edenleri niye yerden yere vuruyorsunuz? Yeni patronunuzun, bugün dergiler için yaptığı uygulamayı yapıp yarın bütün gazeteleri başka isim altında çıkarmaya kalktığı takdirde, devletin eline bırakacağı isimlerden ibaret boş tenekeler ne olacaktır?
Bu konuyu tartışamayacağım. Sadece birkaç soru sormalıyım: Acaba 2001 yılında Dinç Bilgin ile protokol yapmadan önce, kamuoyuna 'daha fazla para veren veya daha fazla yükümlülük altına girmek isteyen olabilir mi' diye seslendiniz mi? Ben hatırlamıyorum. Medya Holding ve Doğan Holding halka açık olduğuna göre, söz konusu protokolü borsaya bildirdiniz mi? Ayrıca insanın kendi yaptığı anlaşmaları, mutlak doğru, en iyi teklif içerdiği ve kamuoyu için en uygun olduğunu düşünmesi, benimsenmesi zor bir tavır değil mi? Şimdi nasıl oluyor da Turgay Ciner ile Dinç Bilgin arasında yapılan ve TMSF'nin de kabul ettiği bir lisans anlaşması, peşkeş olarak yorumlanabiliyor? Ve nasıl, 'daha fazla veren var mı diye sorulmadı' diyerek eleştirilebiliyor? Peşkeş sözü, Doğan'ın eleştiri sınırlarını aştığını ve konunun "husumet odaklı" değerlendirildiğini ispatlıyor. Ayrıca, Merkez Grubu, kârının yüzde 55'ini devlete, Medya Holding'in borçlarına mahsuben, lisans bedeli olarak ödeyecek. Bu miktar yıllık 10 milyon doların altında olamayacak. Rakamı beğenmeyen çıkabilir. Ancak bir hatırlatma yapayım, Doğan Grubu'na ait Hürriyet ve Milliyet'in son 3 yıllık toplam net kârı 60 milyon dolar. Dağıtılan temettü ise yok. Yani her yıl, Doğan'ın yüzbinlerce ortağına şu ana kadar veremediği miktarı, Fon'a vermeyi taahhüt eden bir grup var. Bunun neresi haksız rekabet?
Yarın - Aydın Doğan: Hayatımda hiç böyle iftiraya uğramadım
|