Organ bağışı artmazsa ölümler artacak.
Belek'teki Organ Bağışı ve Kullanımı Sempozyumu'nda , bağış yetersizliği nedeniyle her yıl diyaliz hastalarının yüzde 10'unun hayatını kaybettiği açıklandı. Yardımsever Türk halkı, sıra organ bağışlamaya geldiğinde cimri davranıyor
Belek Atlantis Oteli'nde 7-10 Nisan tarihleri arasında gerçekleşen 'Organ Bağışı ve Kullanımı Sempozyumu', Türkiye'de bir ilki gerçekleştirdi. Organ bağışı konusunda yapılan en geniş katılımlı toplantı, Türkiye'nin içine düştüğü durumu gözler önüne serdi. Sağlık Bakanlığı, Akdeniz Üniversitesi, Başkent Üniversitesi ve Türkiye Organ Nakli Derneği'nin ev sahipliğinde düzenlenen ve 510 kişinin katıldığı sempozyum, organ bağışı yapılmayan ülkemizde, önümüzdeki beş yıla dair hiç de umut vaat etmeyen açıklamalara sahne oldu. Sempozyumun bilimsel sekreteri ve aynı zamanda Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Organ Nakli Ünitesi Başkanı Doç. Dr. Alper Demirbaş, beş yıl içinde yeterli kadavra bağışı gerçekleşmediği taktirde, ilk başta diyalize mahkum yaşayan 30 bin böbrek hastasının büyük bölümünün hayatını kaybedeceğini, bunları da sırasıyla karaciğer, kalp, pankreas ve akciğer hastalarının izleyeceğini açıkladı.
DİYALİZ NAKİLDEN PAHALI Türkiye'de yüzde 52'si özele ait olmak üzere toplam 398 diyaliz merkezi hizmet veriyor. Türkiye'deki her bir böbrek hastasının yıllık tedavi maliyeti yaklaşık 28-30 bin doları buluyor. Bu da yıllık bir milyar dolar demek. Bu maliyet, iş gücü kayıpları ve hastaların yaşadığı diğer sağlık sorunları yüzünden yıllık bir buçuk milyar dolara yaklaşıyor. Sağlık Bakanlığı'nın 2004 yılı bütçesi ise, iki buçuk milyar dolar. Son derece pahalı ve bir o kadar da zahmetli bir tedavi olan diyaliz, bu hastaların ömrünü 4-10 yıl uzatabiliyor. Diyaliz tedavisinde maliyet analizi yapıldığında, ortaya çıkan tablo ürkütücü.
DİNEN YASAK YOK Doç. Dr. Alper Demirbaş, böbrek naklinin ilk yıl için maliyetinin 22 bin dolar olduğunu, bunun ilk yıldan sonra 8 bin dolara, son olarak da 5 bin dolara kadar indiğini söylüyor. Ayrıca, nakil yapılan hasta, sosyal yaşama geri dönüyor, çalışabiliyor. Beş yıl diyalize giren bir böbrek hastasının tedavi maliyeti 150 bin dolar iken, transplant hastasının beş yıllık tedavi maliyeti 52 bin doları geçmiyor. Türkiye'de en çok kadavra organ bağışına ulaşan merkezin başındaki kişi Doç. Dr. Demirbaş, özellikle böbrek hastalarının durumunu patlamak üzere olan bombaya benzetiyor. Doç. Dr. Demirbaş, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Böbrek nakli bekleyen hasta sayısı, karaciğer nakli bekleyen hasta sayısının aşağı yukarı beş katı. Gelecek beş yılda hasta sayısı 60 bini bulacak. Bu, tedavi maliyetlerinin de artması demek. Bu insanların hayatını sadece canlı bağışlarla kurtaramayız. Türkiye'de çok iyi ekipler var ama koordinasyon eksik kalıyor. Eğer kadavra bağışı artmaz ve yeterli düzeye gelmezse, hastalar da, ekonomik sistem de yakında patlayacak. Türkiye'de çok iyi nakil merkezleri var. Ankara ve İstanbul'da, Antalya'dakinin 10 katı nakil yapılması lazım. Her yıl diyaliz hastalarının yüzde 10'u hayatını kaybediyor. 2004'de de 2 bin 500-3 bini ölecek." Diyaliz hastaları için kadavradan böbrek nakli, ilk tercih edilen yöntem. Sağlam bir kişinin tek böbreğini bağışlaması ise, en son tercih olarak kabul ediliyor. Organ naklini hiçbir din yasaklamıyor. İslam dini ise, Maide Suresi'nde olduğu gibi destekliyor. Diyanet İşleri Başkanlığı, yayınladıkları fetvalarla, organ bağışını teşvik ediyor.
ANTALYA BAŞARDI Türkiye'de, kadavradan organ bağışında lider olan Antalya, çok özel bir yere sahip. Bu başarı, Antalya Devlet, SSK ve Tıp Fakültesi hastanelerinin işbirliği sayesinde hayalden gerçeğe dönüştü. Doç. Dr. Demirbaş, böbrek hastası sayısının 5 yıl içinde 60 bini geçeceğine dikkat çekerek, "Harcanan para da yıllık 3.5 milyar doları bulacak. Hemodiyaliz, hem çok pahalı, hem de yaşam süresini kısaltıyor. Bu hastalara mutlaka böbrek nakli yapılmalı. Avrupa Birliği ülkelerinde, yılda ortalama 5 bin böbrek nakli yapılıyor. Bizde ise, yılda sadece 500. Bunun 150 tanesini de biz yaptık. Antalya'da organ buluyoruz. Bu işe, ekonomik yatırım yapılmadı. Türkiye'de Bakanlığa bağlı, Ulusal Koordinasyon Merkezi kuruldu. Ama ne yazık ki kâğıt üstünde kaldı. Biz sorunu, bölgesel düzeyde çözdük. Türkiye'deki bütün kadavra donörlerin (vericilerin) yüzde 25'i bizde. Bağış oranımız İstanbul'dan bile fazla. Bu oran milyon nüfus başına hesaplanıyor. Bizim oranımız 17, İstanbul'unki ise 0.8" diye konuşuyor.
Eşler, 6 bin kişinin hayatını kurtaracak Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi, ABD'de 10 yıldan beri uygulanan, kan grubuna bakılmaksızın, akraba olmayanların da böbreklerinin kullanılması ameliyatına başladı. 2003 yılında başlayan programa göre, altı kişiye, doku grubu uymamasına rağmen eşlerinden böbrek alınarak takıldı. Türkiye'de bu şekilde, sadece eşlerinden böbrek alarak hayatı kurtulacak 6 bin kişinin olduğunu belirten Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Tuncer, bu yöntem sayesinde, verici kişinin kan grubunun öneminin kalmadığını açıkladı. Doç. Dr. Tuncer, başarı oranının yüzde 98 olduğu bu tür nakillerin 6 bin kişi için umut ışığı olduğunu söyledi.
Böbrek ve pankreas nakli birlikte yapıldı Akdeniz Üniversitesi Organ Nakli Ünitesi'nin ilkleri arasında pankreas ve böbrek naklinin aynı anda yapıldığı vakalar da var. Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde ilk başarılı pankreas nakli programı, 2003'de başladı. Bugüne kadar toplam sekiz hastaya böbrek ve pankreas nakli birlikte yapıldı. Bu nakillerin başarı oranı yüzde 100. Böbrek ve pankreas naklinin bir arada yapılmasının nedeni, böbrek hastalarının yüzde 30'unun şeker hastalığı nedeniyle, böbreklerini kaybediyor olmaları. Bu durum, şeker hastalığı nedeniyle böbrekleri iflas eden hastaların pankreaslarının da yenilenmesi ve böylece şeker hastalığından da kurtulmaları anlamına geliyor.
|