Yüksek siyaset ve günlük hayat
İnsanlar için elbette güvenlik, iş ve aş önemli. Ancak günlük yaşamını kuşatan koşullar ondan daha az önemli değil. Seçmen, günlük yaşam kalitesinin yükselmesini bekliyor. Kentlerin büyümüş kasaba olmaktan çıkmasını talep ediyor.
TESEV'in 2000 Kasım krizinin hemen öncesi ve 2004'ün aynı zaman dilimi içinde yaptığı iki araştırma, halkın tek partili bir siyasi iktidarla ne kadar huzura erdiğini ortaya koyuyor. Fikret Adaman, Ali Çarkoğlu ve Burhan Şenatalar'ın gerçekleştirdiği bu iki araştırmaya göre, 2000'de sağlığı bozuk bir başbakan ve birbiriyle kavgalı üç partili iktidarın, seçmeni tam bir bunalıma soktuğu görülüyor. Meclis'te büyük bir çoğunluk sağlamış AKP iktidarı ise, seçmenin bugünden olmasa da, yakın gelecekten nasıl umutlu olduğunu gözler önüne seriyor. Araştırmaya katılan deneklerin önemli bir bölümü, sıkıntıda olduğu konularda bile aşırı bir iyimserlik içinde. Burada dikkat edilmesi gereken konu ise tek yakınma konusunun çöplerin toplanmaması olması. Bu yanıt, insanların günlük yaşamıyla ilgili. Türkiye, 75 yıllık geçmiş siyasetini genellikle rejim tartışmaları üzerine yaptı. Her tek parti iktidarında, 'irtica getirecek, rejimi sarsacak' tartışmaları yaşandı. Kısaca "yüksek gerilimli" bir siyaset yapıldı ülkemizde. Sistem tartışmaları, seçmenin günlük yaşamını gölgede bıraktı. Oysa hepimiz trafik terörü tehdidi altında yaşıyoruz. Hıncal Uluç dışında bu konuyu sürekli gündemde tutan kimse yok. Her yıl binlerce kişinin canını alan trafik terörü, yüksek siyasetin gündeminde yok. Çoluğumuz çocuğumuz ve bizler her gün canımızı Allah'a emanet edip kendimizi yollara atıyoruz. Karşıdan gelen bir arabanın başımıza düşüp bizi öldürmeyeceğinden emin olamıyoruz. Arabası olmayanlar sabahın erken saatlerinde yollara düşüp saatlerce duraklarda bekledikten sonra balık istifi otobüslere binmek zorunda kalıyor. Yollarımızın kalitesi düşük, kimi yollar delik deşik. Trafik işaretli yol bulmak neredeyse olanaksız. Sokak ve cadde lambaları yanmıyor. Karanlık kentlerde yaşıyoruz. Kişi başına düşen yeşil alan bakımından çağdaş dünyanın çok çok gerisindeyiz. Denizlerimizi çöplük veya kanalizasyon olarak kullanıyoruz. Anketin gösterdiğine göre, birçok yerde çöpler düzenli toplanmıyor. İnsanlar için elbette güvenlik, iş ve aş önemli. Ancak günlük yaşamını kuşatan bu koşullar ondan daha az önemli değil. Bu seçmen, günlük yaşam kalitesinin yükselmesini bekliyor. Kentlerin büyümüş kasaba olmaktan çıkmasını talep ediyor. Buralarda yaşayan insanlar ya yurtdışına gittiklerinde veya ekran karşısına oturduklarında Batı kentlerindeki yaşam standardının nasıl yüksek olduğunu görüyor. O da Batı'daki gibi aydınlık ve temiz sokaklar, çağdaş bir toplu ulaşım sistemi, kurallarına uyulan bir trafik sistemine kendisinin de layık olduğunu düşünüyor. Siyaseti sadece rejim tartışması olarak görenler, halkın günlük yaşamından uzak düşüyor. Onların günlük yaşam kalitesini yükseltme kaygusu olmuyor. Bu olmadığı gibi, bu hayatı düzeltmeye yönelik çabaların da karşısında duruyor. Yerel yönetimlerin düzeltilme çabalarına karşı konulması, aslında bizim ilkel koşullarda yaşamaya devam etmemiz yolunda verilmiş bir hüküm oluyor. Ama uçağa VIP salonundan binen, makam arabalarından inmeyen, kendini devlet gibi gören siyaset erbabı, bu gerçeği görmüyor. Yönetim kadrolarında yerel yönetim deneyimi olan isimlere yer vermeyen bir siyaset anlayışının bu gerçeği daha uzun süre görmesi de mümkün görülmüyor. Günlük yaşamımıza değer vermeyen bir siyasi kadronun ise, sandıktan başarıyla çıkması sadece ham bir hayal oluyor elbette.
|