En çok sağlığından çekti hastane hayali yarım kaldı
Sağlığın kıymetini iyi bilen Sabancı, dünya örneğinde bir 'medical center' kurmak istedi. Ancak ona gösterilen Kartal açık oto pazarında tahsis sorunu yaşanınca hayali de gerçekleşemedi.
Sakıp Sabancı, 71 yıllık ömrüne pekçok yatırım sığdırdı. Oysa Sabancı, "İnsanları hep gerçekleştirdikleriyle değerlendiriyoruz. Benim yapmaya çalışıp yapamadıklarım, yaptıklarımın kat kat üstündedir" diyordu. Çocukluğundan beri hastalıklarla boğuşan ve sağlığın kıymetini iyi bilen Sabancı'nın en büyük hayallerinden biri de dünyadaki örnekleriyle yarışacak bir 'medical center' yani sağlık merkezi kurmaktı. Hatta bunun için projeler de hazırlattı. Ancak bazı sorunlar nedeniyle bu projesini hayata geçirmeye ömrü vefa etmedi. İşte, bunca başarıya rağmen Sabancı'nın kendi ağzından niyet edip de yapamadıklarından bazıları. Bu örnekler Türkiye'de bürokrasinin nelere malolduğunu göstermesi açısından da büyük önem taşıyor.
PROJE BİLE HAZIRLATTI Sakıp Sabancı Medical Center: Çocukluğumda geçirdiğim rahatsızlıklar nedeniyle doktorlar ve hastaneler arasında mekik dokudum. Sonra gerek kızım Dilek, gerekse oğlum Metin için dünyada gezmediğim hastane kalmadı. Orada bir tek hastane yerine Medical Center denilen sağlık merkezlerinin olduğunu gördüm. "Bunun benzeri neden ülkemde yok" dedim. Fikrimi zamanın Sağlık Bakanı Osman Durmuş'a anlattım. Bir arsa tahsisi yapıldığı taktirde su, elektrik, telefon, internet, doğalgaz, kanalizasyon gibi altyapıyı yapacağımı, imar izinleri alınmış arsaların, hastane yapacak müteşebbislere tahsis edilebileceğini söyledim. Dinledi, beğendi. Bunun için İstanbul Kartal'daki 250-300 dönümlük açık oto pazarı arazisini tahsis edebileceklerini söyledi. Ben de en son ABD Miami'de yapılan sağlık merkezini incelettim. Projeler hazırlattım. Projeye destek verecek arkadaşlarımla görüştüm. Altyapının yanında merkez idare binasının yapımını da üstlendim. Ancak adı geçen arsanın bir bölümünün yolun karşısındaki Jandarma Kışlası'na ait olduğu ortaya çıktı. 'İçişleri, Milli Savunma ve Sağlık Bakanlıkları arasında şartlı tahsis yapılabilir mi?' konusuna da eğildim. Ama olmadı, yapamadım. Sonra gazetelerden okudum. O alanın park yapılması için çalışmalar başlamış. Tabii park da lazım. Ama parkta sağlıklı insanın dolaşması için hastane lazım, anlatamadım.
Nissan'la ortaklık: Japonlar'ın meşhur Nissan Otomotiv firması Orta Doğu'da büyük bir tesis kurmak istiyordu. Kademeli olarak 100 bin kamyonet yapacaktı. Akbank, İş Bankası, Anadolu Holding ve Sabancı Holding işbirliği yapmaya karar verdik. Japonlar'ı da ikna ettik. Ama kuruluş yeri, ihracat mükellefiyeti konusunda Japonlar'a kırıcı şartlar ileri sürüldü. Onlar da işten soğudu. Aynı şey Daimler-Benz'le işbirliğinde de karşımıza çıktı. O ortaklık da olmadı.
Citroen'i kaçırdık: 1970 yılında Fransa hükümeti Citroen için Türkiye, Yugoslavya ve İspanya'da fabrika kurma kararı aldı. Türkiye'deki fabrika'da benzini az kullanan küçük otomobiller üretecekti. Ankara'ya gittim. "Türk hükümeti uygun görürse yükün altına ben gireyim" dedim. "Devam et, bu iş Türkiye için faydalı" dediler. Ama zaman içinde Türkiye içinde politik çalkalanmalar oldu. Fransızlar da işten soğudu. Harcadığımız vakit ve emekle kaldık.