| |
|
|
Seçmen sağa kayarken,"sol" da faşizme mi kaydı?
Hani gece yarısı hanımı Nasrettin Hoca'yı dürtüp, uyandırmış.. - Hoca... Kalk, şu masanın üzerindeki su bardağına su koy, bana ver, demiş. Hoca söylenmiş, - Hanım... Bu karanlıkta nasıl bulurum bardağı... Nerede bu bardak? Hanım azarlamış Hoca'yı: - Sağ tarafta... Sağda! Hoca kızmış bu defa, - Bu karanlıkta sağı-solu nasıl bileyim, demiş. Şimdi, tüm Türkiye'nin siyasal bilimcileri ve meraklılar hoca oldular. Bu karanlıkta, "Sol nerede" diye arayıp, duruyorlar. Bazı teorilere göre, AK Parti'nin merkeze kaydığı falan yok. Ya da "Merkez seçmen"in, AK Parti'ye gelmesi de söz konusu değil. Bunlara göre, Türk seçmeni toptan sağa kaydı. Örneğin "Karşılaştırmalı Siyasal Bilim"ci Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu diyor ki: - Eskiden seçmen yuvarlak olarak yüzde 65 ortanın sağı diye ifade edilen, merkezden sağa doğru yayılan bir yelpazede kendini koyuyordu. 1990'ların ortasında merkezde bir kayma oldu. Seçmen daha önce görülmedik ölçüde kendini aşırı sağa yerleştirdi. Daha önce yüzde 10'un altında olan aşırı sağ seçmen eğilimi, 1995'te yüzde 20'ye çıktı. Prof. Kalaycıoğlu, şöyle özetliyor sonucu: - Bizim düşünce iklimimiz bu kayış sonunda daha milliyetçi, daha din etrafında kendini tanımlayan muhafazakarlığa döndü. Aynı zamanda daha fazla yabancı düşmanı, farklılıklara daha az hoşgörüyle bakan bir seçmen çıktı ortaya. Yahudi düşmanlığı önemli ölçüde arttı. Bir taraftan da Arapseverlik yaygınlaşıyor. Bu durum dindarlıkla da uyuşuyor. Dinde bu tür değerlerin önemli olduğunu düşünen, geniş bir kitle ortaya çıkmaya başladı. Evet... Bir bilimsel bakış açısından sağa kayan Türk seçmeninin, bir çeşit "Sağ" anlayışı bu. Veya "Muhafazakar"lık, buna göre, daha farklı boyutlar kazanmış. Dileriz AK Parti'nin "Muhafazakar Demokrat" ideolojisinde, bundan sonra "Demokratlık" ağır basar ve onların temsil ettiği "Sağ", merkeze yaklaşır. Peki bu arada "Sol" ne olacak. Benim görebildiğim kadarı ile, sol da sağla birlikte bir yerlere kaydı. Türk solu da, "Sol"un bütün çocukluk hastalıklarına yakalandı 1990'lardan başlayarak. Özellikle bunlar, CHP'yi de etkileyince, ortaya ciddi bir durum çıktı. "3'üncü Dünyalılık", makbul bir eğilim haline dönüştü. "Amerikan Düşmanlığı"na anti-emperyalist kılıflar geçirildi. Devletçilik, özelleştirme düşmanlığı halinde sunulmaya başlandı. "Laiklik" de, sanki dinin anti-teziymiş gibi yorumlandı solda. Sol, "Baas"a özenmeye başladı. Yetmezmiş gibi son dönemde Avrupa Birliği de "Tehlikeli" gibi gösterildi. Tamam.. Seçmen sağa kaydı. Ama "Sol" da, biraz faşizme kaymadı mı yani?
|