30 yıl önce bir de şu vardı
Elbette on yılları değil, yüz yılları da aşan bir çok sebep var ama, bunlar da var: Yunanistan'da bir "askeri darbe" yönetimi, ABD'nin (Kissinger zihniyetinin) de şımartmasıyla Kıbrıs'ın son 30 yıllık tarihine yol açtı. Türkiye'de ABD'nin (Kissinger zihniyetinin) vize verdiği bir "askeri darbe" yönetimi, yine ABD'nin baskısıyla Yunanistan'ın NATO'ya dönüşüne vize hazırladı. Yunan soluna karşı darbeye kışkırtılan, sonra da "bağlantısızlık" korkusunu bastırmak için Kıbrıs'ta ikinci bir darbeye azdırılan Yunan Cuntası... Ve Türkiye'de sağa sola karşı "emir-komuta" içinde "bizim çocuklar yönetime el koydu" darbesine ittirilen 12 Eylül yönetimi.
*** 1974'te "meşru" görünen ve Yunan askeri cuntasına da karşı Kıbrıs'a müdahale eden Türkiye... Orada askeri iktidarın yıkılmasını sağlayarak Yunanistan'ı da "demokrasiye" geçirmiş oldu. Türkiye ise, ABD'nin "sol rüzgarlar"dan endişesiyle, hızla cinayetlere, suikastlara, lokal iç savaşlara, Milliyetçi Cepheler'e, oradan da askeri darbeye sürüklendi. Bir askeri cuntaya karşı Kıbrıs'a müdahale eden "demokratik Türkiye"nin içine edilirken... Askeri cunta altındaki Yunanistan "demokratikleşerek" aradan sıyırdı. 12 Eylül olduğunda, Yunanistan "anavatanı" diye bellendiği "demokrasi"yi yeniden doğurmuş... Türkiye ise, öldürmüştü! İşte o "darbe" Türkiye'sine, kendi halkına çatıp dururken ABD'ye çok kibar olan "Kenan Paşa"nın aşırı nazik onayıyla, Yunanistan'ın NATO'ya dönüşü de kabul ettirildi. Türkiye'nin bir pazarlık kozu çöpe atıldı. Yunanistan yeniden ve hızla Batı'ya ve İspanya, Portekiz faşizmlerinin de düşmesiyle, "Akdeniz demokrasi kuşağı" olarak Avrupa'ya eklemlendi. Türkiye ise tepesindeki 12 Eylül anayasal düzeni ve demokrasiyi astığı çengellerle, muhtemel ve mümkün tarihsel yolculuğunun çok uzağına düştü.
*** Her iki, her dört tarafın hataları, etnik-tarihi nefretler ve hatalar vesaire bir yana. Bugün ve epeyden beri "Kıbrıs'ta çözüm" diye bastıran ABD'nin, önce Yunan cuntasını, sonra "bağlantısız Makarios"a karşı Kıbrıs'ta "Samson darbesi"ni, ardından Türkiye'de "sosyal hareketlilik"in dizginlenmesi için 12 Eylül'ü kışkırtan... Nihayetinde de, hiçbir dahli yokmuş gibi, "demokrasi" diye, "Ada'da çözüm" diye bastıran aşırı yüzsüzlüğü, toplumların kanına girmiş bir hainlik, tarihin çarklarına sokulmuş hain bir çomaktır. Ancak bunlar unutulur, unutturulur. Unutmamalı!
*** 30 yıl sonra bugün, belki hiçbir tarafı memnun etmeyen, ama "herkesin tavizi" menzilinde "çözüm" gibi görünen bir noktaya gelinmişse... 30 yıl sonra, Yunanistan ve Kıbrıs Rumları bir tarafa... Kuzey'de ve Türkiye'de, "demokrasi"nin, tarihi zincirleri çözebilecek bir olgunluk aşamasında olmasının, yakın tarihli seçimlerde "halk oyları"nın bu yönlerde tecelli etmesinin rolü vardır. Güçlü ve milliyetçi görünen, ama büyük oyunlar içinde sürüklenirken boyun eğen askeri yönetimlerin için için güçsüzlüğüne karşı, "halk desteği"nin ironik gücüdür bu. Bundan sonrası, özellikle Avrupa Birliği'nin, kazık atmaması meselesidir. Türkiye'nin Avrupa Birliği yolunun açılmaması, sadece bu ülkenin içine bükülmesine değil, "demokrasi"nin küresel ufkunun kararmasına da yol açar! Tarih, akla hiç gelmeyecek biçimlerde "tekerrür" eder!
|