Agresif eylem bekliyoruz sizden!
İyi bir şey. Bir Türk'ün, 100 ülkeden 18 bin gazetenin bulunduğu bir örgütte "Başkan Yardımcısı" olması iyi bir şey. Örgütün kongresini İstanbul'da yapacak olması da iyi bir şey. "Basın özgürlüğü" için uğraşan örgütün Türkiye'yi gelişme içinde görmesi de iyi bir şey. "İyi şeyler" iyi şeylerdir; "iki yüzlü şeyler" olmazsa ve Allah şaşırtmazsa!
*** Örgüt, "Dünya Gazeteler Birliği" WAN ve yönetiminde Doğan Grubu'nun sahibi Aydın Bey de bulunuyor. Her ne kadar gazete sahibi ve yöneticileri örgütü olsa da, WAN'ın temel amacı, "Basın özgürlüğü ile gazetelerin ekonomik bağımsızlığını korumak ve geliştirmek." WAN, gerektiğinde, "Basın özgürlüğü ihlalleri ve kısıtlamalarına karşı, heyetlerle, protestolarla, dilekçelerle, agresif ve kalıcı kampanyalar düzenlenmesi"ni öngörüyor. Boru değil; bu madde, örgütün görevlerinden. Mesela WAN'ın eleştirdiği "demokratik" ülkelerden biri, Meksika. Eleştiri sebebi, "Basın özgürlüğünü kısıtlayan basın kanunlarının bulunması. Para cezalarının, tazminatların basın özgürlüğünü kısıtlaması." Hafta başında Türkiye'ye gelen WAN Genel Müdürü Balding 11 Aralık 2003'te Cenevre'de yapılan "Bilgi Toplumu Dünya Zirvesi"nde hep "İfade özgürlüğü ile enformasyonun serbest akışı"ndan söz etti. Balding'e göre, "Gazetecilerin, ceza korkusu olmadan işlerini yapabilme hakkı, sağlıklı her demokrasi için hayatidir." Bunlar "iyi şeyler" işte.
*** Meşhur ve meşum "basın özgürlüğü"nün sadece devlet ve kanunlar karşısında özgürlükten ibaret olmadığını... "Medyatik sistemde gazeteciler" kitabında Michel Mathien'in belirttiği gibi, "Gazetecinin bireysel özgürlüğü, işletme içi özgürlüğü, reddetme hakkı" gibi unsurlar ile örgütlenme hakkını da kapsadığını... "Basın özgürlüğü ile enformasyonun serbest akışı"nın bizzat medya içinden, oto-sansür, kayırmacılık, ayrımcılık gibi uygulamalarla da engellenebileceğini... WAN üyelerinin başka gazeteleri batırma haklarının olup olmadığını... İşin bu tarafının hiç dile getirilmediğini filan şimdilik boş verelim! WAN'ın, elbette Türk başkan yardımcısının da katkılarıyla, "Türkiye'de basın özgürlüğü açısından büyük gelişme olduğunu" belirtmesi gibi iyi şeylere sevinelim. Lakin bir sorun var.
*** WAN'ın üye olduğu, "Uluslararası İfade Özgürlüğü Değişimi" IFEX adlı bir oluşum mevcut. IFEX, "Uluslararası Yayıncılar Birliği" IPA ve "Uluslararası PEN, Hapisteki Yazarlar Komitesi" imzalı bir mektubu sahiplenip yayınladı. Mektup "Adalet Bakanı Mr. Cemil Çiçek"e hitabendi. Konusu ise, "Tartışılan 4757 sayılı Basın Kanunu'nun son taslağındaki aşırı para cezaları." 1896'da kurulan ve 66 ülkede 78 yayıncıyı temsil eden IPA ile 100 ülkede örgütlü PEN diyordu ki: "21 Mayıs 2002'de çıkan Basın Kanunu, 50 milyar lirayı bulan aşırı para cezaları ile Türkiye'de ifade özgürlüğü önünde büyük engeldir. Türkiye'nin de imzaladığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin basın özgürlüğü ilkelerine aykırıdır. Yeni tasarı da, 10-15 bin Euro'luk asgari para cezaları ile durumu kötüleştirmektedir. Bunlar, Sözleşme ışığında ve Avrupa Birliği perspektifinde kabul edilemez. İptal edilmelidirler."
*** Durum böyleyse, WAN'ın tüzüğü gereği, Türk yöneticilerinin ve üyelerinin bu kanuna karşı "eylem ve kampanya" yapmaları gerekiyor. Görevleri. Lakin, WAN, IFEX, IPA ya da PEN veya hepsi birden, "O kanunu kim gık çıkarttırmadan çıkarttırdı?" diye sorsa, WAN yönetiminden "birisi" çıkıp Türkçe "Ben" dediğinde ne olacak! Kendi kanununa karşı "agresif" eyleme mi zorlanacak? Hayat böyle bayağı ve ikiyüzlü işte!
|