Lince katılıp katılmamak
Belki de siyasi anlamı yoktur. Sadece "yufka yüreklilik" yahut "sürüde sürüklenme"ye karşı frendir. Ancak, "CHP eleştirileri"nin hakim bir türü, beni en az "Baykal vurdumduymazlığı" kadar rahatsız etmeye başladı. Rahatsızlığı da, izninizle açıklayayım, ne gençliğinde CHP'li olmuş, ne bugünkü çizgisini onaylayan, ne de oy vermiş biri olarak duyuyorum. İnsani ve vicdani bir rahatsızlık. Şöyle kalp nahiyesinden.
*** "CHP'nin başarısızlığı" üstüne doğan linç havasının aktörleri arasında, bunu "sol"dan değil, "herhangi bir yerden" yapanların; "demokrasi" yahut "sosyal" zaviyesinden değil, "güç ve iktidar" tapınmasından sallayanların... "Sol ve sosyal demokrasi"nin neden milyonlarca dışlanmışı, itilmiş kakılmışı, yoksulu, yoksunu kucaklayamadığını değil, salt "hakim rüzgarlar"a neden kapılmadığını didikleyenlerin... 3 Kasım öncesinde AKP'yi ve Erdoğan'ı tam da "Atatürkçülük, laiklik, irtica tehlikesi" gibi mevzularla yerin dibine batırdıktan sonra, tam bir yüzsüzlükle, orada takılmış CHP'yi eleştirirken kendi albümlerine dönüp bakmayanların safında duramayacağım maalesef! "Kurulu düzen"le çatışmaktan kaçınan... "Kurucu düzen"e yapışıp duran Baykal ve ekibinin, sol ile, sosyal demokrasi ile, hatta hatta "demokrasi" ile samimiyetlerinin olmadığını bilsem de. Bu ekibin temel zihniyetinin, "toplumsal acılar"la vicdani münasebet kuramadığını, "toplumsal umutlar"a ilişkin yürekten heyecanlarının bulunmadığını bilsem de. Çünkü, bugün lince katılanların çoğunun da böyle dertleri hiç olmadı. En azından yakın zamanlara kadar. Çoğu sadece aritmetik başarılara bakıyor, "sol"u ise "muhafazakar demokrat" sağ kolun basit simetrisi, "liberal demokrat" bir sol koldan ibaret görmek istiyorlar. Havalar nasıl olursa olsun, her iki kol da onların suyunda aksın diye!
*** Kendim de CHP'yi eleştirirken içimi burkan bir husus da... CHP'nin liderliği, rejime, devlete, düzene yapışmışlığı bir yana... Bugün birden bire "demokrat" olanların, birden insan haklarını keşfedenlerin, artık işkenceye kızanların karşısında saygıyla dururken, bir zamanlar, "muhafazakarların, sağın" pek yüz vermediği bu acılarla kimlerin ilgilendiğinin de hepten unutulması. Bugün SP'de olan Mehmet Bekaroğlu ve AKP'de olan Mehmet Elkatmış'ın partilerini de aşmış olan özverili ve istisnai insani çabaları dışında... Bu tür mevzular "moda değilken", AB rüzgarıyla burjuvazimiz ve sağcılarımız henüz demokratikleşmemişken, böyle "tehlikeli ve pis işler"le uğraşanlar yine de CHP ve benzeri partilerde bulunanlardı. Bugünün nice demokratını o sıralarda ne duyabiliyor, ne görebiliyorduk! Şimdi ayanlar, demokrasiyi ve insan haklarını keşfedenler elbette başımız üzeri ama, riyakarlığın da alemi yok! Bu son cümleye Baykal da dahil! Çünkü bu CHP liderliği, düzenin hakim güçlerine şirin görünmek uğruna, hem o tür duyarlı insanları, hem de bir sosyal demokrat partinin olmazsa olmazı olan duyarlılıkları yitirip gitmişti. Kaba bir örnek vermek gerekirse; öğretim üyesi, öğrencisi ve evrensel özgürlük ideali cendereye alınmak istenen üniversite sorununda bile, türbanlılar da dahil, mağdurlardan ve özgürlükten değil, "cendere"den yana olması gibi. Bu elbette, liderliğini, zihniyetini sorgulaması gereken CHP'nin sorunu öncelikle. Ancak, geçmişlerinde, hatta bugün, hakim düzen ve düzenlemelere karşı, insani-toplumsal acılarla içi acımamış olanların yüzsüz eleştirilerinin mevzuu hiç değil!
|