İzmir'in iki yakası
Herhalde bundan iyi "final" kenti olmazdı...Hava güzel, saha güzel, başını alıp gitmiş iktidar burada ancak muhalefet, başı sıkışmış muhalefet ise iktidar. CHP'de kendi sahasında oynama, kaleyi düşürmeme tutkusu... AKP'de iktidar gücü sayesinde bu deplasmanı fethetme arzusu... Dolayısıyla bir coşku bir coşku olmalı. Hele hele iki lider de aynı anda sahaya çıkarken. Biri, bir kenarında, diğeri öteki kenarında, şöyle ay gibi açılan Körfez'in iki yanını, denize nazır tutmuşken. Kısacası, "gerçek final" için koşullar olağanüstü. Her iki liderin de kürsüde, neredeyse aynı sözlerle başladığı gibi, "Güzel İzmir, güzel..." (İnanın, o Körfez'i dolanmak pahasına her ikisinin de siftah mesajlarına yetişebildik.) Zaten yol üstünde bir reklam tabelası da durumu özetliyordu: "Şehir güzel, kızlar güzel, 'jantlar' da güzel olsun!" Fakat bunca güzellik, onca heyecan unsuru bir yana, mitingler o yana, İzmirliler şu yana. Sahil parklarına sıkışmış iki mitinge 10'ar bini bile bulmayan, böyle bir finali hiç kesmeyecek kısır bir ahali, uyuşuk bir politizasyon, yaygın depolitizasyon!. 12 Eylül öncesinin 300 bin kişilik meydanlarını yaşamış biri için aynen öyle! İlle yarıştırmak gerekirse, CHP'nin toplamı belki biraz fazla (ama Baykal'a helikopterde eşlik edenlerin dediği gibi dört misli değil), AKP'nin meydanı ise daha ailecek, çoluk, çocuk ve kadın bolluğunda. İlle merak ediyorsanız, CHP'nin de başörtülüleri var, belki azınlık; AKP'nin de başı açıkları var, az değil ama yine azınlık. İlle sosyal sınıflar açısından soruyorsanız; CHP daha ortadirek... AKP ise, aradaki lüks arabaları çevreleyen biçimde, daha "çevre". İlle bir tespit daha isterseniz, en azından büyük kent meydanları orta ve düşük gelirli hane insanlarıyla dolduruluyor, ne kadar dolu denirse... İzmir gibi bir final kentinde bile, piknik, sayfiyeye kaçış, Kordon'da turlamak siyaseten daha cazip geliyor çoğunluğa. Taşıma suyla, onca örgütün peşine takabildiği insanlarla mütevazı bir kalabalık oluşabiliyor.
*** CHP'nin ve Baykal'ın Karşıyaka'dan verdiği, Türkiye'de ve İzmir'de "laikliği kurtarma" mesajlarına öteki yakadan, İnciraltı'ndan, "Cumhuriyet ve Atatürk CHP'ye sıkışacak kadar küçük değil" cevabı geliyor. Laflar üstünden sıyırıp geçse de, Körfez durgun, sessiz, sakin. Ilıman bir kayıtsızlıkla izliyor. Karşıyaka'da Baykal, hortumcu olmayan adaylarıyla övünüyor; beriki yakada Erdoğan faizlerle ve hortumlarla halkın nasıl soyulduğunu anlatıyor. Her ikisinde de 3 Kasım öncesi iktidara bulaşmış olmamanın "hortum" rahatlığı var ama bunları birbirlerine söylüyorlar. Erdoğan, faizlerin düşürülmesi, bedava okul kitapları, kömür dağıtımı gibi "Fakir fukara, garip gureba" hizmetlerini anlatıyor. Bu dört sözcüğün ses ve sınıfsal uyumunu sevmiş olmalı ki, defalarca tekrarlıyor. İma, CHP'nin "zengin İzmir'in partisi" olduğu. Oysa Baykal'a göre de, asıl Başbakan'ın o sınıftan insanlarla birlikte olma tutkusu var.
*** Açıkçası, herhalde CHP İzmir'le büyük teselli bulacak, ne kadarı partiye ne kadarı Başkan Piriştina'ya verildiği müphem oylar sonunda "Bu ne güzel İzmir"le övünecek. AKP ise, kökenlerinin yanaşamadığı, kendisinin 3 Kasım'da ulaşamadığı oylarla İzmir'de bir dahaki seçimi beklemeye koyulacak. Körfez'in iki yakasında iki liderle tıklım tıklım tribünler önünde güzel bir final müsabakası bekleyip hayal kırıklığına uğrayanlar ise, bu pazarın güneşi altına rehavetle yayılan İzmirlilerin bir hafta sonra lütfedip sandığa gitmesini bekleyecek. İzmir... Kafasına göre takılan güzel çünkü!
|